Ramazan ve Ali'den sonra bir daha Perihan MAĞDEN okumayacağım demiştim ama bazı yazarlara ve kitaplarına karşı ne yazık ki zaafım var!!! Perihan MAĞDEN de onlardan biri...
Tarihimi de attım:)
Arka Kapak; BİRİNİN BAŞLATTIĞI YANGINI BAŞKA BİRİ SÖNDÜREMİYOR. Dönmemiş Yıldız. Dönseydi duyar uyanırdı zaten. Beni yaraladı yine, diye düşünüyor. Sonra da yok oldu. O bitmeyen ufak kaçamaklarından birine gitti. Nereye gitti ki? Cengiz Bey'le Maldivler'e gidiyor yarın! Teo Man, diye geçiriyor içinden, anında içi üşüyor. Tabii ya, onunla olmaya gitti. Cengiz Bey'le bir nevi mecburiyetten çıktığı seyahatten önce, hakiki aşkına koştu. Kavuştu. "Beni niye yaraladın peki? Beni niye hep, habire yaralıyorsun? Neyim ben? Kırıp dökeceğin oyuncak bir bebek mi?" Hikmet Hanım'ın, saçının kesildiği gece "oyuncak" demesi geliyor aklına. Haklı işte! Ahçı da haklı, Muhittin de. Onu Yıldız'a karşı uyarmakta haklılar. "Hıncını benden çıkarıyorsun. Annenin sana yaptıklarının, herkesin sana yaptıklarının hıncını, intikamını-" Aynaya bakarak bağıra bağıra söylüyor bu lafları.
Öncelikle şunu söylemeliyimki 313 sayfayı bir solukta okudum. Hatta okuyamadığım zamanlarda da aklım hep Yıldız Yaralanması'nda kaldı! Bu hissi çok az kitap da yaşadığım için çok sevdim Yıldız Yaralanmasını... Kitapta iki yaralı kadının hikayesi anlatılıyor. Birbirinden çok farklı iki hayat biri Türkiye'nin en büyük starı Yıldız'ın görkemli,ışıltılı, şan ve şöhret dolu hayatı diğeri ise Yıldız'ın en büyük hayranı mütevazi bir hayatı olan Sun... Ama ikisinin de ortak tek noktası anneleriyle yaşadıkları ağır travmalar... Yıldız görünenin aksine alkol ve uyuşturucu ilaç bağımlısı bir insanken Sun'ın evden kaçarak Yıldız'ın malikanesine gizlice girip saklanmasıyla ile başlıyor bütün olaylar. Zavallı Sun'ı kendine fiziken benzetme çabalarını, alkol ve uyuşturucudan zaman zaman kendini kaybettiğinde Sun'a verdiği fiziki zararları, o malikane de yaşanan entrika dolu olayları, Yıldız'ın kaprislerini, iki yaralı kadının arasında ki hastalıklı ilişkiyi anlatan romandan çok ağır bir psikoloji kitabı bence! Beni çok etkiledi Yıldız Yaralanması bu yazıyı yazarken bile kafamda bir sürü soruyla bıraktı beni eminim ki Yıldız hayali bir kahraman değil! Hayali bir kahraman değilse kim? Birkaç tahminim de yok değil! Sırf hayran olduğu için Sun onca şeyi niye çekti? Yıldız ve Sun şimdi ne yapıyor?
Kesinlikle ve kesinlikle şiddetle tavsiye ettiğim harika bir kitap...
Her yıl okuduğum kitapların listesini yapar, yıl sonunda neler okuyup okumadığıma bakmak, bir önce ki yılla karşılaştırmak beni mutlu eder. Bakalım bu yıl neler okumuşum... 1- Demet ALTINYELEKLİOĞLU- Cariye'nin Kızı Mihrimah 2- Tess GERRITSEN- Bıçak Sırtı 3- Aziz NESİN- Şimdiki Çocuklar Harika 4- Aret VARTANYAN- Sen ve Ben İki Çıplak Ruh 5- Kahraman TAZEOĞLU- Bambaşka 6- Oya BAYDAR- Erguvan Kapısı 7- Allen CARR- Sigarayı Bırakmanın Kolay Yolu 8- Paul AUSTER- Kış Günlüğü 9- Charles BUKOWSKI- Bana Aşkını Getir 10- Amin MAALOUF- Afrikalı Leo 11- PUŞKIN- Dobrousky 12- Robin COOK- Okyanus Tutsakları 13- Osman AYSU- Londra Moskoca Hattı 14- Kadir AYDEMİR- 80'lerde Çocuk Olmak 15- GORKİ- Devrimin Eşiğinde 16- Rıfat ILGAZ- Karartma Geceleri 17- Erdal ÖZ- Defterimde Kuş Sesleri 18- Tuba UNSAL- Benim Tatlı Komposto Günlüğüm 19- Alberto MANGUEL- Kelimeler Şehri 20- Ahmet Hamdi TANPINAR- Saatleri Ayarlama Enstitüsü 21- Suzanna TOMORRO- Sevgili Matilda İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum 22- Karen HAWKINS- Aşkına Talibim 23- Mary BALONG- Beni Bana Bırak 24- Erkek Dedikodusu-2 25- Christy BROWN- Sol Ayağım 26- Richard BACH- Martı 27- Jose Mauro De VASCONCELOS- Güneşi Uyandıralım 28- John Ajvide Lindqvist- Gir Kanıma 29- Elif ŞAFAK- Mahrem 30- Turgut ÖZAKMAN- Şu Çılgın Türkler 31- GORKİ- Çocukluğum 32- MONTAIGNE- Denemeler 33- Oben BUDAK- Falan Filan 34- Julıe OTSUKA- Tavan Arasındaki Buda 35- Paulo COELHO- Hac 36- Elif ŞAFAK- Şempspare 37- Agatha CHRISTIE- On Küçük Zenci 38- Can DÜNDAR- Aşka Veda 39- Laurent GOVNELLE- Tanrı Daima Tedbil-i Kıyafet Giyer 40- Sabahattin ALİ- Kuyucaklı Yusuf 41- Agatha CHRISTIE- Briç Masasında Cinayet 42- Yekta KOPAN- Kediler Güzel Uyanır 43- Kadir AYDEMİR- 90'lar Kitabı Çocuk mu? Genç mi? 44- Yekta KOPAN- Kara Kedinin Gölgesi 45- GEVEZE- Aşka Dair 46- Yekta KOPAN- Fildişi Karası 47- Fernando Morais- Paulo Coelho Biyografisi 48- GEVEZE- Kadına Dair 49- GEVEZE- Hayata Dair 50- GEVEZE- Veda Hikayeleri 51- GEVEZE- Siyah Beyaz Hikayeler 52- GEVEZE- Tuzlu Kahve 53- GEVEZE- Sonsuz 54- Yasemin ŞEFİK- Anladım Bozukluğu 55- Kadir AYDEMİR- Sonsuz Unutuş 56- Murat YAZICI- Aşka 12 Mil Kala 57- HERMATRODİT- Beni Kurtar 58- Umut Can ÇEPPİOĞLU- Hayaller İçinde Bir Düş 59- Anne FRANK- Hatıra Defteri 60- Semih YALMAN- Marka Denilen O Köpüğün Altındaki 61- Agatha CHRISTIE- 3 Yanlış 3 Ceset 62- Agatha CHRISTIE- Nereye? 63- Yekta KOPAN- Birde Baktım Yoksun 64- Erica JAMES- Göklere Anlat 65- SCHOPENHAUER- Okumak Yazmak Ve Yaşamak Üzerine 66- Agatha CHRISTIE- Birisi Ölecek 67- Agatha CHRISTIE- Ölüm Meleği 68- İhsan Oktay ANAR- Suskunlar 69- Semih YALMAN- Bugün Markanıza Bir Bakın 70- Agatha CHRISTIE- Koltuktaki Ölü 71- Agatha CHRISTIE- Cinayet Salgını 72- TWİTPAŞA- Paşaport 73- Özdemir ASAF- Dokuza Kadar On 74- Woody ALLEN- Yan Etkiler 75- John STEINBECK- Sardalye Sokağı 76- Orhan KEMAL- Kötü Yol 77- Güldal MUMCU- İçimden Geçen Zaman 78- E.L.JAMES- Grinin Elli Tonu 79- PUCCA- Allah Beni Böyle Yaratmış 80- Orhan KEMAL- Önce Ekmek 81- Perihan MAĞDEN- Yıldız Yaralanması Bu yıl benim ganimetlerim 81. Kim bilir belki 2012 bitmeden 82. kitabıma da başlarım:) Sizin ganimetleriniz neler, merak ediyorum..?
2013 bol okumalı bir yıl olsun. Şimdiden keyifli okumalar...
Okuduğum ikinci Orhan KEMAL kitabı! Orhan KEMAL'in anlatım dilini o kadar çok sevdim ki yeni yılda tüm kitaplarını okumayı planlıyorum. Bakalım ''Önce Ekmek'' nasıl bir kitapmış!
Tarihimi de attım:)
Arka Kapak; Orhan Kemal'in 1969 yılında hem Türk Dil Kurumu hem de Sait Faik Hikaye Ödüllerini kazanan kitabı Önce Ekmek, bu büyük romancının öykücülükte de ne kadar büyük bir kalem olduğunu gösteriyor. Büyükşehir insanının yaşama ve şehre tutunma uğraşısını, kavgasını anlatan bu öyküler, tüm Orhan Kemal yapıtlarında olduğu gibi, okurun insana dair inancını besliyor, güçlendiriyor ve direnme gücünü artırıyor. Orhan Kemal'in kitapları bir okurun hayattarastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve iyimserliği yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal'in kitaplarını yayınlamaktan onur duyuyoruz.
Önce Ekmek 109 sayfa 17 kısa öyküden oluşan bir kitap. Açıkcası ben kısa öykü sevmeyen bir Kitap Bağımlısıyım ama Orhan Kemal'in harika anlatımından ve olağanüstü gözlem yeteneğini okuyucuya sonuna kadar hissettirmesinden dolayı çok sevdim. Bence kitap okumaya vaktim olmuyor diyenlere, kalın ve karmaşık kitaplardan sıkılıyorum diyenlere ya da hayatım da hiç Orhan Kemal okumadım hangi kitabı ile başlasam diyenlere harika bir tavsiye...
İtiraf ediyorum; Evet, Dizüstü Edebiyatı'nın kitaplarını çok seviyorum! Toplamda çıkan on yedi kitaptan altısını okudum. Pucca'nın tüm serisini de okuduğum doğrudur! ''Hayırdır inşallah niye böyle bir giriş yaptın şimdi'' diyenlere de sevgiyle sarılıyorum:)
Tarihimi de attım:)
Arka Kapak; Sanal alemin en bilinen isimlerinden PUCCA, hikayelerine kaldığı yerden devam ediyor. İlk kitabı "Küçük Aptalın Büyük Dünyası" ile bol bol güldüren, ikinci kitabı "Ve Geri Kalan Her Şey" ile yer yer hüzünlendiren PUCCA, serinin üçüncü kitabı "Allah Beni Böyle Yaratmış"ta" Ayaklarına kadar uzanan simsiyah montu ile Kenan İmirzalıoğlu'nun içerisine bisiklet pompasıyla hava basmışlar gibi duruyordu" diye tanımladığı, şimdiye kadar hiç yazmadığı Ankaralı'yla ilişkisini ve üniversite hayatını anlatıyor... "Yediğini, içtiğini, gezdiğini gördüğünü değil, bize başına neler geldiğini söyle" dedirten tek yazar olma özelliğini kimselere kaptırmayan PUCCA, bu kez de ilk paragraftan itibaren onu neden bu kadar sevip merak ettiğimizi bize yeniden kanıtlıyor. Bu arada, bizden duymuş olmayın ama, yine çok güleceğiz!
339 sayfa diğer iki kitapta da olduğu gibi buram buram Pucca kokuyordu! ''Allah Beni Böyle Yaratmış'' Ankara da geçirdiği üniversite hayatını, yaşadığı büyük aşkı, evlilikten kıl payı nasıl döndüğünü, ayrılık acısı çekerken neler yaşadığını anlatıyor. Ama bu kitapta farklı birşey vardı ben kahkahayı bırakın gülmek yerine hüzünlenerek okudum:( Çünkü; Pucca sanki bu kitapta biraz itirafta buluyor. Annesini neden sevmediği kısmını, zalim üvey babasının ona yaptıklarını ve onun yüreğinde bıraktığı izleri anlatıyor. Bazı sayfalar da Pucca'ya sarılmak, annesiyle, üvey babasını bulup suratına tükürmek, halalarıyla kahve içip dedikodu yapmak gelmedi desem yalan olur. Yeni yıl tatili yaklaşırken ne okusam ne okusam diye düşünenler için iyi bir tavsiye...
Bazı kitaplar vardır herkesi kasıp kavurur, önce dünyada basılma rekorları kırar, sonra ülkede ki insanlar orijinal dilinde okumaya başlayıp havasını atar, sonra bir yayın evi çıkar Türkçe'sini yayınlar ve ülkemizde kitabı sanki ücretsiz dağıtmış gibi 7 den 70 e herkesin elinde olur, her kafadan iyi yada kötü milyon tane yorum yapılırken ben sakin sakin uzaktan izlemeyi tercih ettim ama sonuçta ben de etten kemikten yaratılmış olduğumdan merakıma yenik düştüm dayanamadım ve okumaya başladım.
Tarihimi de attım:)
Arka Kapak; Romantik, özgürleştirici ve kesinlikle bağımlılık yaratıcı... Bu roman dengenizi sarsacak, sizi ele geçirecek ve ebediyen sizinle kalacak. Edebiyat öğrencisi olan Ana Steele, genç girişimci Christian Grey'le röportaj yapmaya gittiğinde son derece çekici, zeki ve sinir bozucu bir adamla karşılaşır. Toy ve masum Ana, bu adama duyduğu arzu karşısında şaşkına döner ve adamın gizemli doğasına rağmen ona yakınlaşma arzusuyla yanıp tutuşur. Ana'nın güzelliği, zekası ve özgür ruhuna direnemeyen Grey de onu istediğini kabul eder, ancak şartları vardır... Grey'in sıra dışı erotik istekleri karşısında şoka uğrayan ama bir yandan da heyecana kapılan Ana tereddüde düşer. Büyük başarısına rağmen -çokuluslu şirketleri, uçsuz bucaksız serveti ve sevgi dolu bir ailesi vardır- Grey şehvete esir olmuş ve hükmetme hırsı olan bir adamdır. Çift, cüretkar ve tutkulu bir fiziksel ilişkiye yelken açarken, Ana, Chiristian'ın karanlık sırlarını ve kendi gizli arzularını keşfeder.
Evet gelelim 572 sayfa da kitapta ne anlatıldığına... Ana'nın ev arkadaşının Grey'le yapacağı röportaja hastalığından dolayı katılamayacağından Ana'yı zorla göndermesiyle başlar olaylar. Ana Grey'le ilk karşılaşma anından başlayarak karşılıklı etkileşim halinde olurlar. Zavallı Ana o kadar saf ve masumane bir hoşlanma yaşarken karşısındakinin seks düşkünü, fantezi manyağı bir adam olduğunu bilmemektedir. Tabii Grey zamanla eteğindeki taşları dökmeye başlar ve bir ilişki yaşayacaklarsa imzalaması gereken anlaşmayı Ana'ya sunar! Ana deli gibi etkilendiği Grey'in ona sunduğu kabul edilmesi zor anlaşmayı imzalayıp, imzalamamayı düşünürken yaşadıklarını anlatıyor. Tabi alıştırma turları yapmaktanda geri kalmayarak ufak ufak seks fantezilerine de başlamıyor değiller! Grey'in neden bu kadar manyak eğilimleri olduğuda kitapta anlatılmıyor değil...
Gelelim benim yorumuma.. Bir kere kesinlikle kitap satımında yaş sınırlaması olmalı. Çünkü lise'ye giden öğrencilerin okuduğunu düşünmek bile istemiyorum. Açıkcası beni çok fazla etkileyen bir kitapdan daha çok bazı seks sahneleri ve fantezileri midemi bulandırmadı desem yalan olur. Ama şu bir gerçek ki kitabı çok çok beğenmesemde sizi etkisi altına alıyor. Ben 572 sayfayı 3 günde bitirdim ve seri takıntısı olan bir ''kitap bağımlısı'' olarak da yazar'ın ikinci kitabı ''Karanlığın Elli Tonu''nun da siparişini verdim!
İradenize hakim bir okursanız okumayın derim ama 'merakıma yenik düşerim' derseniz yapacak birşey yok...
Bu kadar çok Agatha CHRISTIE okuyarak yaptığım işin de çok kanlı olması ufak ufak beni korkutmuyor dersem yalan olmaz. :) Şaka bir yana polisiye ve gerilim kitaplarını sevmeyen bana bile Agatha CHRISTIE kitapları sevdirdi!
Tarihimi de attım!
Sahaftan kitap almak çok keyifli ama böyle bir durumada hazırlıklı olmak gerekiyormuş. :( Ben çok hazırlıksız yakalandım!
Arka Kapak; "Tepede biri durmuş kayayı itiyordu. Buna hayret ettim. Çünkü kaya bana yerinden oynamayacak kadar ağırmış gibi gelmişti... Fakat sonra kaya sallandı ve tepeden aşağıya yuvarlanmaya başladı. Önce ağır ağır giderken birdenbire hızlandı. Kayanın aşağıdaki yola düşerken çıkardığı gürültüyü duydum... Sonra bunu acı bir çığlık izledi..."
Klasik Agatha CHRISTIE tarzıyla 196 sayfa nasıl geçti hiç anlamadığım bir kitap oldu. Kitapta çok varlıklı bir adamın kötü bir hastalık sonucunda yakın zaman da öleceğini bile bile ölmeden yazdığı mirasının ve daha önce tatilde tanıştığı yaşlı kadından sıra dışı isteğini anlatıyor. Kadın yaşlı adamın istediğini yaparsa bıraktığı mirası alabilecek. Çok farklı bir cinayet hikayesi.. Kitabın sonunda ölümüne sevgi'nin insana verebileceği zararı okuyucuya üstüne basa basa hissettiriyor...
''Yapsam mı, yapmasam mı, Twitter'dan mı versem, yoksa blog da takipçim olan 100. kişiye mi?'' diye diye Yılbaşı'nın hediye vermek için en güzel zaman olduğunu düşünerek bloğumun ilk hediye çekilişini yapmaya karar verdim.
Ama korkmayın!!! -öyle önce blogumu takibe alın, sonra twitter hesabımı takip edin, sonra bu postu paylaşın, sonra da bir ters bir düz takla atın bununda fotoğrafını benimle paylaşın... demiyeceğim. :) Eğer isterseniz beni nasıl ve nerden takip ediceğinizi biliyorsunuz zaten!
Tek istediğim bu postun altına mail adresinizle beraber 29 Aralık tarihine kadar yorum bırakmanız. Çekilişte kazananlar random.org ile belirlenecektir.
Herkese bol şanslar! Ben serinin tamamını okudum bakalım siz ilk kitabını beğenecek misiniz?
Hiç aklımda olmayan bir zaman da hiç aklımda olmayan bir kitabın beni bu kadar derinden etkileyebiceğini düşünmemiştim... Ameliyathane'ye gelen bir doktorumuzun elinde gördüm of off diyerek, üzülerek, sıkılarak okuyordu kitabı elime aldığımda neden üzüldüğünü tahmin etmek hiç zor değildi. Uğur MUMCU'nun eşi Güldal hanım yazmıştı İçimden Geçen Zaman'ı...
Tarih atamadım neden derseniz doktorumuz ameliyat sonrası kitabı unuttu ve ben de o arada okuyup bitirdiğim için ama en yakın kitap alışverişim de alıp kütüphanemin en güzel yerine koyacağım. Kapağı bile hüzünlü :(
Arka Kapak; Ev sakinleşince, ablamla birlikte camın önündeki bordo koltuklara oturduk. Sis ne zaman bastırmıştı bilmiyorum ama yoğundu ve şehir görünmüyordu. Sis bulutunun arkasındaki şehre bakarken, sanki sis bizi de içine alıyordu. O gece uyumadım. Şimdi neler konuştuğumuzu tam olarak anımsamıyorum. Öylece koltuklarda oturan halimiz ve camın dışındaki sis perdesi gözümün önüne geliyor. Bir de ara ara içeriye gidip çocukların odalarında dolaşırken peşimi bırakmayan bulut... Uğur'u sonsuzluğa uğurladığımız günün ertesinde kar her tarafı kaplamıştı. Beyaz bir sessizlik şehri sarmıştı sanki. Pencerenin önündeki bordo koltuğa oturdum. Şehrin karla kaplı sessizliğine baktım. Hayatımda yeni bir dönem başlıyordu. ''DÜŞÜNENLERİN ÖLDÜRÜLMEMESİ, ÖLDÜRÜLENLERİN HİÇ UNUTULMAMASI DİLEĞİYLE..'' başlıyor 'İçimden Geçen Zaman' :( 24 Ocak 1993 günü korkaklar tarafından haince öldürülen Uğur MUMCU'nun eşi Güldal MUMCU kaleme almış ki okuduktan sonra niye daha önce yazmamış diyorsunuz. Eşi'nin öldürülmeden önceki saatleri, olay anını, sonrasını, cenazede yaşananları ve hukuki süreci, adaletin(!) nasıl işlediğini, dönen mide bulandırıcı olayları anlatıyor. Ben gözlerim dolu dolu okudum. Sonra Uğur MUMCU'nun çocukları Özge ve Özgür'ü düşündüm şimdi ne yapıyorlar, nasıllar diye...? Sonrada kendime söz verdim en kısa zaman da Ankara'ya gidip Uğur MUMCU'nun mezarını ziyaret edeceğim diye...
Söylenecek çok şey var ama insanın boğazı düğüm düğüm oluyor siz en iyisi mi bu kitabı alın ve mutlaka okuyun sonra da benim ne demek istediğimi anlıyacaksınız. :(
Neden daha önce hiç Orhan KEMAL okumadım diye kendime kıza kıza yazıyorum bu satırları... Aslında haklı sebeplerimde yok değil! Türk edebiyatının tüm klasiklerine dizi çeken bir toplumda yaşadığımızdan beni klasiklerden soğutmuşlardı. Ama Kötü Yol'la şeytanın bacağını kırdım galiba..:)
Tarihimide attım:) Aralık ayımın ilk kitabı oldu.
Arka Kapak; İnsanı hayali kahramanlara çevirmeden, zayıflıkları, güçsüzlükleri ile benimseyen ve olduğu gibi seven yazarların başında gelen Orhan KEMAL, edebiyatımızda sıradan insanın yaşam kavgasını en iyi anlatan yazarların başında gelir. İnsanın yitirdiği onurunu yeniden kazanışını anlatan Kötü Yol, maceralı kurgusu ile de okurların ilgisini çekecek romanların başında geliyor. Orhan KEMAL'in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan KEMAL umudu ve aydınlığı yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan KEMAL'in kitaplarını yayımlamaktan onur duyuyoruz.
226 sayfa boyunca iyi ki Erva KARATAŞ Kötü Yol'u tavsiye etmiş, iyi ki ben de onun sözünü dinleyerek okumuşum bu kitabı diye mutlu mesut bitirdim. Orhan KEMAL'in o kadar güzel bir anlatım dili var ki, ilk sayfadan son sayfaya kadar tempo hiç düşmüyor! Kitabın konusuna gelince küçük taşra kentinde yaşayan bir ailenin babalarının ani ölümünün üstüne iki çocuğuyla kala kalan annenin çamaşırcılık yaparak çocuklarına sahip çıkması ile başlıyor. Ne kadar taşrada da yaşasalar evin kızı'nın hayali sinema artisti olmak. Abisi ve annesinin bunun mümkün olamıyacağını anlatsalar da kızın hayalleri uğruna düştüğü durumu, ailesine yaşattıklarını, hayatın ona sunduğu acımasızlıkları çok güzel bir dille anlatıyor Orhan KEMAL. Eğer benim gibi daha önce hiç Orhan KEMAL okumadıysanız koşa koşa, daha önce Orhan KEMAL okudum ama Kötü Yol'u okumadım diyorsanız en kısa zamanda alıp mutlaka okuyun!
Woody ALLEN okumak, onun filmlerini izlemek beni hep mutlu etmiştir. En büyük eksikliğim de kabarık bir okunacak kitap listem olduğundan Tüysüz den sonra okuduğum ikinci kitap olmasıdır. Ama kararlıyım en kısa zaman da hem filmlerinde hem de kitaplarında tüm seriyi tamamlıyacağım:)
Tarihimi de attım:)
Arka Kapak; Yanlız geçirdiğim gecelerde, mükemmelliğin estetiğini düşünmeye başlamıştım. Doğada "mükemmel" olan bir şey var mıydı, Hyman amcamın aptallığını saymazsak? Ben kimdim ki mükemmeli arıyordum? Bunca kusurum varken üstelik. Kusurlarımın listesini çıkaracak oldum ama bir numaralı olanda takıldım kaldım: 1) Bazen şapkasını unutur. Ne kadar ihtiyatlı, suçluluk içinde ve evhamlı olsam da, bu gece benim gecemdi. Connie Chasen ve ben, birbirimize inkar edilemeyecek bir çekim duyuyorduk ve sadece bir saat sonra, keten çarşafları oraya buraya savurarak, insan tutkusunun absürt koreografisini şaşmaz bir duygusal bağlılıkla icra ediyorduk. Yaşadığım en erotik ve tatmin edici seks deneyimiydi. Olaydan sonra kız kollarımda gevşemiş ve doymuş bir halde yatarken, kaderin benden nasıl intikam alacağını merak etmeye başladım. Kör mü olacaktım? Kötürüm mü kalacaktım? Tamam, bilim bize peyniri pastörize etmeyi öğrtetmiştir. Bunu arkadaşlar arasında denemek eğlenceli de olabilir. Ya hidrojen bombası ne olacak? Bunlardan biri yanlışlıkla masadan düştü mü meydana gelenleri gördümüz mü hiç? Sonsuz bilmecelere kafa yorarken insan, bilim nerede? Evren nasıl doğdu? Ne zamandır var? Madde, bir patlamayla mı, Tanrı'nın kelamıyla mı ortaya çıktı? Özetlemek gerekirse, geleceğin büyük fırsatlar barındırdığı kesin. Ayrıca tuzakları da var. Önemli olan, tuzaklardan kaçınmak, fırsatları yakalamak ve akşam tarfiğine kalmadan eve dönmek.
177 sayfa klasik Woody ALLEN tarzını yansıttığı için ne olup bittiğini anlamadan ne yazık ki bitti:( ''Yan Etkiler'' kısa kısa hikayelerden oluşmakta, hepsi de farklı farklı, zaman zaman mantıklı, bazen mantık dışı konular anlatılmakta. Ben sıkı bir bir Woody ALLEN hayranıyım hatta keşke kendisi benim dedem olsaydı diye de bir serzenişim de yok değil.. :) Düşünsenize dedem Woody ALLEN:) buraya bunu yazması ayrı, düşünmesi ayrı keyifli:) Olsun kendisi dedem olmasa da onu ve absürd komedi tarzını çok seviyorum. Dedem diye söylemiyorum ama eğer Woody ALLEN okumayı seviyorsanız, mutlaka okuyun derim:)
Öncelikle başöğretmenimiz Musatafa Kemal Atatürk'ün, beni bu zamana kadar okutmuş tüm öğretmenlerimin, Canım arkadaşlarım Feray ve Hande'nin sonra da tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun...
Evet ilk kez okuduğum yazarlar beni her zaman çok heyecanlandırır ki Özdemir ASAF da onlardan biri... Ne yazık ki şiir sevmeyen bir kitapseverim ama uzun zamandır ''hiç olmazsa bir tane Özdemir ASAF okumalıyım'' diyordum ve sonunda okudum...
Tarihimi de attım! Sanırım şiir okumanın raconunu bilmediğim için başlamamla bitirmem bir oldu ki bunda bir hata var!!!
Arka Kapak; Yanlızlık paylaşılmaz... Paylaşılsa yanlızlık olmaz.
Şiir yazmak, okumak, sevmek benim hep imrenerek baktığım harika bir kültür! Evet bu konuda kendimi zorluyorum ama olmuyor ne yazık ki:( Ben şiir sevmeyenden daha çok sevemeyen taraftayım! Ama ne olursa olsun insan hayatında bir tane bile olsa Özdemir ASAF okumalıdır diyerek Dokuza Kadar On'u sanırım şiir okumayı bile beceremediğimden hemencecik okuyup bitirdim. Bir arkadaşıma şiirlerle aramın iyi olmadığını söylediğim de sen de haklısın şiir sevilmez sevdirilir demişti. Bu konuda iş sevgilim'e düşüyor sanırım:) İlk fırsatta ona bol bol şiir kitabı alıp, çalışmasını, sonrada bana sevdirmesini sağlamakta yapıcaklarımın arasında en baş sırayı alıyor! :)
Şaka bir tarafa herkes mutlaka hayatı boyunca bir tane bile bir Özdemir ASAF okumalı derim...