19 Mart 2015 Perşembe
Şebnem BURCUOĞLU- KOCAN KADAR KONUŞ
Geçen sene Şubat ayından beri okusam mı? okumasam mı? ikileminde gide gele üzerinden bir yıl geçtikten sonra biraz da merakıma artık daha fazla dayanamayarak okumaya karar verdim. Tamam tamam dürüst olmak gerekirse o meşhur pozu vermek için de almadım desem yalan olur!:) Bir de üstüne filmi çekildiğini öğrenince tam oldu...
Kocan Kadar Konuş ne yazık ki genetik kodlamamızın evlilik üzerine odaklanmış olan türk kızını, aile ve toplum baskısını anlatıyor. Efsun ana kahramanımız Selim ise esas oğlan:) Efsun yıllardır görmediği çocukluk aşkı ile yıllar sonra karşılaşır. Onca yıl Selim'in aşkına vermediği karşılığın pişmanlığı ile ondan ona savrulur, yorulur, hatta hayattan ve erkeklerden bıkar. Yıllar sonra ortaya çıkan Selim Efsun'un ailesi tarafından son şans olarak görüldüğünden klasik erkeği en kısa sürede o imzayı arttıracak saçma klişeler çerçevesinde görüşmeye zorlarlar. Efsun Selim'i istemeden de olsa müstakbel damat adayı olarak gördüğünden olaylar bu konu üzerinde gelişir diyebiliriz.
Gelelim Kocan Kadar Konuş'la ilgili benim fikrime; Instagram da o kadar çok insan bu kitapla ilgili o kadar olumlu ve harika yorumlar yapmıştı ki kitaba başlarken çok keyif alarak okuyacağımı bol bol kahkaha atacağımı düşünmüştüm. Ne yazık ki tam bir hayal kırıklığı oldu ben ne kitabın konusu, ne kurgusunu, ne de anlatım tarzını sevdim. O kadar yalın ve sade bir kitap ki...Pişman mıyım hayır çünkü o kadar iyi bir pr şirketi varmış ki kitap resmen bende merak uyandırdı, cezbetti fakat tavsiye eder miyim? Ne yazık ki HAYIR!!! Kitabı okumadan önce filmini de izlemeyi planlıyordum okuduktan sonra ondan da vazgeçtim.
Kendime Not: Fazla merak iyi değilmiş. Zaman çoook değerli olduğundan iyi seçimler yapıp keyifle okuyacağım kitaplar seçmek gerekirmiş.
Ama ne yalan söyliyim o tatlı ve manasız pozu verdiğim için mutluyum..:)
Keyifli okumalar Kitap Bağımlısı...
17 Mart 2015 Salı
Şubat Ayı Ganimetlerim- 2015
Mart ayı bitmeden hayatın saçma koşturmacasından fırsat bulup nihayet Şubat ayı ganimetlerimi yazmaya fırsat bulabildiğim için çok mutluyum:) Ne yazık ki çok verimli bir 28 gün olduğunu söyleyemem ama yine de her fırsat bulduğumda tutku ile okumaya çalıştım. Bakalım o iki kitapcık nelermiş?
1- George R.R MARTIN- KILIÇLARIN FRTINASI- KISIN 1
2- John BERENDT- DÜŞEN MELEKLER ŞEHRİ
1- George R.R MARTIN- KILIÇLARIN FRTINASI- KISIN 1
2- John BERENDT- DÜŞEN MELEKLER ŞEHRİ
19 Şubat 2015 Perşembe
Ocak Ayı Ganimetlerim- 2015
![]() |
Ocak Ayı Ganimetleri |
1- Haruki MURAKAMİ- Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları okumak için tık tık
2- Stefan ZWEIG- Amok Koşucusu
![]() |
Stefan ZWEIG- Amok Koşucusu |
3- Jean Christophe GRANGE- Taş Meclisi
![]() |
Jean Christophe GRANGE- Taş Meclisi |
Sevgiler Kitap Bağımlısı
2 Şubat 2015 Pazartesi
Orhan PAMUK- KAFAMDA BİR TUHAFLIK
Herkesin kendine göre bir sebebi var Orhan PAMUK sevip, sevmemek için ama ben kesinlikle sevenler tarafındayım. Onun ağdalı dilini, her kitabında mutlaka unutulmayacak bir kahraman çıkarmasını çok seviyorum. Masumiyet Müzesinden sonra da son kitabı çıkar çıkmaz alıp, keyif ile okudum...
Kitap Bağımlısı klasiği tarihimi de attım...
Arka Kapak;
Orhan PAMUK Kafamda Bir Tuhaflık hem bir aşk hikayesi hem de modern bir destan. Orhan PAMUK'un üzerinde altı yıl çalıştığı roman, bozacı Mevlut ile üç yıl aşk mektupları yazdığı sevgilisinin İstanbul'daki hayatlarını hikaye ediyor.
1969 ile 2012 arasında, kırk yılı aşkın bir süre Mevlut, İstanbul sokaklarında yoğurtçuluk, pilavcılık, otopark bekçiliği gibi pek çok iş yapar. Bir yandan sokakların çeşit çeşit insanlarla dolmasını, şehri büyük bölümünün yıkılıp yeniden inşa edilmesini, Anadolu'dan gelip zengin olanları izler; diğer yandan ülkenin içinden geçtiği dönüşümlere, siyasi çatışmalara, darbelere tanık olur. Onu başkalarından farklı kılan şeyin, kafasındaki tuhaflığın kaynağını merak eder. Ama kış akşamları boza satmaktan ve sevgilisinin aslında kim olduğunu düşünmekten hiç vazgeçmez.
Aşkta insanın niyetimi daha önemlidir, kısmeti mi? Mutluluk veya mutsuzluğumuz bizim seçimlerimize mi bağlıdır, yoksa bizim dışımızda mı gelişip başımıza gelirler? Orhan PAMUK Kafamda Bir Tuhaflık bu sorulara cevap ararken aile hayatıyla şehir hayatının çatışmasını, kadınların ev içlerindeki öfke ve çaresizliklerini resmediyor.
Kafamda Bir Tuhaflık baş karakteri olan Mevlut üzerine kurulmuş bir kitap! Kitap da 1960 yıllarında Beyşehir'den İstanbul'a ilk göç edenlerin hikayesi ile başlıyoruz. Daha sonra 1969 yılında daha ortaokul yıllarında babasının yanına gelen Mevlut ile hikaye başlıyor...1969-2012 yılları arasında İstanbul'un nasıl değiştiğini, Mevlut'un başından geçen olayları, hayat mücadelesini, 3 yıl boyunca yazıştıktan sonra kaçırdığı kadını, çocuklarını, akraba ilişkilerini, bozacılığı, yıllar sonra aşık olduğu kadının aslında eşi olmadığını, kirlenmiş dünya da Mevlut'ün başa bela dürüstlüğünü uzun uzun tüm ayrıntıları ile sindire sindire okuyabiliyoruz.
Ne yazık ki beni tek sıkan şey klasik Orhan PAMUK kalemi olmasından dolayı kitabın temposunun her zaman ki gibi çok düşük olması idi. Ama ben Mevlut'ü çok sevdim sokağımdan bozacı geçeceğini sanmam ama ne zaman Vefa Bozacısı'na gitsem aklıma Mevlut'ün aklıma geleceğine eminim!
Bence Orhan PAMUK sever herkes Kafamda Bir Tuhaflık var'ı alıp okusun derim tabi sabrınız varsa:) Ben en yakın zaman da Orhan PAMUK'un başka bir kitabını okumak için karar verdim bile...
Kitap Bağımlısı klasiği tarihimi de attım...
Arka Kapak;
Orhan PAMUK Kafamda Bir Tuhaflık hem bir aşk hikayesi hem de modern bir destan. Orhan PAMUK'un üzerinde altı yıl çalıştığı roman, bozacı Mevlut ile üç yıl aşk mektupları yazdığı sevgilisinin İstanbul'daki hayatlarını hikaye ediyor.
1969 ile 2012 arasında, kırk yılı aşkın bir süre Mevlut, İstanbul sokaklarında yoğurtçuluk, pilavcılık, otopark bekçiliği gibi pek çok iş yapar. Bir yandan sokakların çeşit çeşit insanlarla dolmasını, şehri büyük bölümünün yıkılıp yeniden inşa edilmesini, Anadolu'dan gelip zengin olanları izler; diğer yandan ülkenin içinden geçtiği dönüşümlere, siyasi çatışmalara, darbelere tanık olur. Onu başkalarından farklı kılan şeyin, kafasındaki tuhaflığın kaynağını merak eder. Ama kış akşamları boza satmaktan ve sevgilisinin aslında kim olduğunu düşünmekten hiç vazgeçmez.
Aşkta insanın niyetimi daha önemlidir, kısmeti mi? Mutluluk veya mutsuzluğumuz bizim seçimlerimize mi bağlıdır, yoksa bizim dışımızda mı gelişip başımıza gelirler? Orhan PAMUK Kafamda Bir Tuhaflık bu sorulara cevap ararken aile hayatıyla şehir hayatının çatışmasını, kadınların ev içlerindeki öfke ve çaresizliklerini resmediyor.
Kafamda Bir Tuhaflık baş karakteri olan Mevlut üzerine kurulmuş bir kitap! Kitap da 1960 yıllarında Beyşehir'den İstanbul'a ilk göç edenlerin hikayesi ile başlıyoruz. Daha sonra 1969 yılında daha ortaokul yıllarında babasının yanına gelen Mevlut ile hikaye başlıyor...1969-2012 yılları arasında İstanbul'un nasıl değiştiğini, Mevlut'un başından geçen olayları, hayat mücadelesini, 3 yıl boyunca yazıştıktan sonra kaçırdığı kadını, çocuklarını, akraba ilişkilerini, bozacılığı, yıllar sonra aşık olduğu kadının aslında eşi olmadığını, kirlenmiş dünya da Mevlut'ün başa bela dürüstlüğünü uzun uzun tüm ayrıntıları ile sindire sindire okuyabiliyoruz.
Ne yazık ki beni tek sıkan şey klasik Orhan PAMUK kalemi olmasından dolayı kitabın temposunun her zaman ki gibi çok düşük olması idi. Ama ben Mevlut'ü çok sevdim sokağımdan bozacı geçeceğini sanmam ama ne zaman Vefa Bozacısı'na gitsem aklıma Mevlut'ün aklıma geleceğine eminim!
Bence Orhan PAMUK sever herkes Kafamda Bir Tuhaflık var'ı alıp okusun derim tabi sabrınız varsa:) Ben en yakın zaman da Orhan PAMUK'un başka bir kitabını okumak için karar verdim bile...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)