Bakalım bu ay'ın ganimetleri nelermiş... :)
1-Maksim GORKİ- EKMEĞİMİ KAZANIRKEN.
2- Woody ALLEN- EĞRİSİ DOĞRUSU blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan; tık tık
3- Emrah SERBES- HİKAYEM PARAMPARÇA blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan;tık tık
4- Agatha CHIRISTIE- DOĞU EKSPRENSİNDE CİNAYET blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan;tık tık
5- Stefan ZWEIG- SATRANÇ blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan; tık tık
6- Hakan GÜNDAY- AZ blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan;tık tık
7- Uygar ŞİRİN- KARIŞIK KASET blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan;tık tık
8- George ORWELL- BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN DÖRT.
9- William SHAKESPEARE- ROMEO ve JULIET blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan;tık tık
10- John UPDIKE- BECH DÖNDÜ.
11- E L JAMES- ÖZGÜRLÜĞÜN ELLİ TONU blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan; tık tık
12- AŞK-I A-LA.
Peki sizin Mart ayı ganimetleriniz neler? Cevaplarınızı merakla bekliyorum!
İlk kez okuduğum yazarların beni ne kadar heyecanlandırdığını sanırım daha önce 4545454 kez söylemişimdir. Neden daha önce Yaşar KEMAL okumadım bunu çok merak ediyorum! İnsana okurken hep bu soruyu sorduruyor da ondan. Yapı Kredi Yayınları bana twitterdan ulaştıklarında seçtiğim diğer kitaplardan biri de bu oldu. Aslında Bir Ada Hikayesi bir dörtleme ben ilkini bitirmenin huzuru ile diğer üçünü okumaya hazırım bile:)
Tarihimi de attım...
Arka Kapak;
Bir Ada Hikayesi dörtlüsü, savaşlardan, kırımlardan, sürgünlerden arta kalan insanların, Yunanistan'a gönderilen Rumların boşalttığı bir adada yeni bir yaşam kurma çabalarını konu alır. Umut romanın baş kahramanıdır.
Lozan'da alınan mübadele kararıyla, Rumlar Yunanistan'a gönderilmiş ve savaşlarda yerini yurdunu yitirmiş insanların Ege'deki bu adaya yerleştirilmelerine karar verilmiştir. Adanın kaderi Poyraz Musa'nın gelişiyle değişir. Adaya sığınan çeşitli kökenlerden insanlar, Poyraz Musa'nın desteğiyle yaşadıkları bütün acılara karşın umudu ayakta tutarak yeni bir yaşamın filizlerini yeşertirler.
" Yaşar Kemal çağdaş dünyanın en büyük anlatıcılarından biridir. Onu okumak yaşamın kendisini anlamaktır. O, korkusuz bir kahraman gibi yazıyor."
John BERGER
" Yaşar Kemal Homeros'tan bu yana gelen en eski geleneksel anlatıcıdır. Başka bir sesi olmayan halkın sesidir."
Elia KAZAN
" Yitirdiğimiz anlatım geleneğini ne mutlu ki Yaşar Kemal bulmuş. Tarihi ve politikayı altüst ederek yirmibeş- otuz yüzyıl sonra Yunanlı ozan (Homeros) susmuş ve söz sırası Troyalı ozana (Yaşar Kemal) geçmiş."
Robert KANTERS
" Ne zaman çağdaş bir romancı örneği vermem istense, aklıma ilk gelen isim Yaşar Kemal olmuştur."
Raymond WILLIAMS

Bir Ada Hikayesi'nde I. Dünya Savaşı’nın ardından Anadolu halkının çilesini konu alır.Romanın kahramanı Poyraz Musa adında şeref madalyalı bir savaş gazisidir. Savaştan sonra gittiği köyünde kimseleri bulamaz ve Ege’de Kaz Dağı’nı gören terketilmiş Karınca Adası’dan bir ev ve değirmen alarak yerleşir.Karınca Adası da mübadele zamanı yıllardır yaşadıkları adalarını bırakmak zorunda olan Rumlar yaşamaktaydı. Bir yandan da savaşta peşine takılan kanlılarından kaçmakta olduğu için ismini Poyraz Musa yapmıştır. Adaya ilk gelen olan Poyraz Musa burada mübadele ile gitmemiş Rum Vasili’yi bulur. Vasili adada tek başına saklanırken birden Poyraz Musa'nın gelmesi ile onunda hayatı değişecektir. Başlarda kimse adaya gelmez. Fakat zamanla kasaba Anadolu’daki savaştan kaçmış, yoksulluktan bitap düşmüş insanlarla dolmaya başlıyacaktır. O terketilmiş ada da evlerini, eşyalarını, anılarını bırakarak giden Rumlar'ın sonradan gelen yeni sahiplerinin olacak olması okurken bile beni çok etkiledi.
Bir Ada Hikayesi dokunaklı bir Türkiye gerçeğini anlatıyor. Yaşar KEMAL'in ağdalı dili benim çok hoşuma gitti. Siz bu yazıyı okurken ben serinin ikinci kitabına başlama planları yapmaktayım...
Hakan GÜNDAY'la ilk tanışmamız ''Piç'' kitabı ile başladı. Piç'le pek anlaşamadığımız için ben bir daha Hakan GÜNDAY okumam derken sevgili Kitap Bağımlısı arkadaşım Ceren Az'ı mutlaka okumalısın dediğinde de onunla benzeyen kitap zevklerimizden dolayı hemen okunacaklar listeme aldım!
Tarihimi de attım!
Arka Kapak;
"Diyebilirsin ki, bir insanı, fotograflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki çok az...O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum...Az...
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfebe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi..."
Bir tarikat şeyhinin oğluyla evlendirilen 11 yaşındaki korucu kızı Derda ile hapishanedeki bir gaspçının aynı yaştaki oğlu " mezarlık çocuğu " Derda'nın bir mezarlıkta kesişen hayatlarının, bu iki çocuğun kırk yıl boyunca her tür şiddetle yontulup birbirlerine hazırlanışlarının, ( bütün anlamlarıyla ) Yazı'nın onları birleştirmesinin hikayesi. Çocuk şiddeti, hayatın şiddeti, aşkın şiddeti, inancın şiddeti, hırsın şiddeti üzerine, A'dan Z'ye şiddet üzerine, dilin ve yazının şiddetiyle bir roman...

''Ahhhh! Hakan GÜNDAY ahhHH!'' diye mi başlasan beni ne kadar mahvettiğini mi anlatsam bilemedim. Evet, Az'ın şiddet dolu sarsıcı bir kitap olduğunu duymuştum arka kapağında da okumuştum ama beni bu kadar etkileyebileceğini düşünmemiştim. Kitapta aynı yaşta olan aynı isme sahip bir kız bir erkek çocuğun birbirlerinden habersiz aslında birbirlerine bağlı iğrenç kaderlerini anlatıyor. Şuan yazmakta o kadar zorlanıyorum ki anlatamam. Bu sabah 192. sayfa'yı okurken gerçekten midem bulandı:( Neden derseniz? 11 yaşında masum Derda'nın evlendirilip Londra'ya gitmesine mi üzüleyim? Sadece para için aynı anda 52 kişi ile beraber olamasına mı? Yoksa diğer Derda'nın hapiste olan babasından dışarda olan tek yakını annesi de ölünce yetiştirme yurduna girmemek için annesinin ölümünden sonra öldüğünü saklayıp onun ölüsü ile günlerce yaşadıktan sonra bulduğu balta ile parçalara ayırıp gömmesine mi?
Ben stres, üzüntü ve kalp sıkıntısı ile Az'ı okurken birden olaylar Oğuz ATAY'a bağlanıyor ki bu da benim için sürpriz oldu. Tam da Tutunamayanlar'ı okunacaklar listeme aldığım sırada!!! Az'ı okuyanlar bilir okumayanlarda kitapta öğrenecekler Oğuz ATAY'ın mezarı geçiyor kitapta, İstanbul da ve Edirnekapı Mezarlığında tek başıma gideceğimi sanmam ama Tutunamayanları okuduktan sonra gidip olay mahallini görüp kendime zulüm yapmakta yapılacaklar listem de!!!
Az gerçekten sarsıcı ama harika bir kurgu, ben sarsılmam sarsılsam da sorun değil diyorsanız keyifli okumalar...
Karışık Kaset ismi'ni ilk Ferhan 'ın twitter adresinden kapak tasarımını dostu Duygu YEGÜL 'ün yaptığını paylaştığında öğrenmiştim. Ferhan'ı daha önce blogumda da konuk etmiştim. Okumamış olanlar için burada! Ferhan'ı çok yakından tanımasam da sosyal medyada severek takip ettiğim biri, onun dostu Duygu, Karışık Kaset'in kapak tasarımını yaparsa elbette destek olmak için bana da blogum için okumak düşer diye düşündüm:)
Tarihimi de attım!
Arka Kapak;
"
-Niye anlatmıyorsun?
-Neyi?
-Neden böyle davrandığını?
-Bilmiyor musun?
-Bilmiyorum.
-Bilmiyorsan ben de anlatmıyorum.
-Ama çok saçma! Bilmiyorsam anlatman lazım.
-Bence senin bilmen lazım.
-Başka bir şey söylemeyecek misin?
-Kaset var ya işte.
"
Şimdi söyle...İrem'le 1990'da tanıştık. Ben 13 yaşındaydım, o 12. Ben tabii küt diye aşık oldum, gittim bir karışık kaset hazırladım. Ama İrem'in derdi başkaymış. Sanırım. Tam da emin olamadım. Sonra tuhaf bir şey oldu, 10 yılda bir karşılaşmaya başladık. Saat gibi, aksatmadan. Hayat ya bizle dalga geçiyordu ya ada bize yeni bir şans veriyordu.
Sonuçta iş öyle bir yere geldi ki
20 yıldır birlikteydik ama daha ilişkimiz başlamamıştı.
Karışık mesele.
292 sayfa'nın her sayfası buram buram müzik kokan bir kitap Karışık Kaset! Ulaş'ın 20 yıl boyunca İrem'e olan aşkını anlatıyor. Ulaş öyle bir adam ki etrafında ki insanlarla sözel olarak sağlıklı iletişim kuramadığından hayatında yaşadığı tüm duygular için o ana uygun kasetler dolduruyor. Kitabın sevdiğim yanı da Uygar ŞİRİN kitabı üç parçaya bölmüş. Olaylar 1990 da başlayıp İrem'le her 10 yıl da bir karşılaşmalarına göre 2000 ve 2010 diye ayrılıyor. İrem'le Ulaş'ın aşklarının önüne hep bir engel çıkıyor. Kitabı okurken kimi zaman sen anca kaset doldur Ulaş diye kızmadım da değil aslında:) Kasetleri ve 90'ları özlediyseniz okunacak, Ferhan'ın tabiri ile tatlı bir kitap...