28 Eylül 2012 Cuma

Sahaf Festivali

Okuduğum kitapların ilk basımlarını bulup okumak beni her zaman çok mutlu etsede ne yazık ki sahaflarla arama kediler giriyor. :( Hayvansever ama kedilerden fobi derecesinde korkan biri olarak sahaflara girmem engelleniyor. :( 
Her sahafta minnoş mu minnoş, miskin mi miskin bir kedi olmak zorunda mı?

Durum böyle olunca sahaflara sadece uzaktan bakmak elimdeki kitabın ilk basımının hayalini kurarak, eski kitapların o kendine has matbaa kokusunu burnumda tüttürerek kendi kendime hayıflanıyorum. Ama gün benim günüm diyerek bu sene altıncısı düzenlenen Sahaf  Festivalinde kedilerin katılmadığını düşünerek gitmeye karar verdim.

Sizin de yolunuz TRT Tepebaşı'na düşerse mutlaka uğrayın!!! Sonrada Sahaf Festivali ganimetlerinizi benimle paylaşın:)

25 Eylül’de başlayıp 14 Ekim’e kadar devam edecek festivale Beyoğlu, Kadıköy, Beyazıt, Moda, Sarıyer, Ortaköy ve Şişli başta olmak üzere birçok yerden 65 sahaf katılıyor.
Festivalde sahaflar her gün saat 10:00-22:00 saatleri arasında bizlerle olacaklar.

Eylül Ayı Ganimetlerim

Bakalım bu ay'ın ganimetleri nelermiş... :)
    
  1- Sabahattin ALİ- İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN şuan okuduğum kitap biter bitmez blog da!
    
  2- Yekta KOPAN- FİLDİŞİ KARASI blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan; tık tık
    
  3- Kadir AYDEMİR- 90'LAR KİTABI ÇOCUK MU GENÇ Mİ?
    
  4- GEVEZE- AŞKA DAİR blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan; tık tık
    
5- Agatha CHRISTIE- BRİÇ MASASINDA CİNAYET blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan; tık tık
   
  6- Yekta KOPAN- KEDİLER GÜZEL UYANIR blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan; tık tık
    
  7- Yekta KOPAN- KARA KEDİNİN GÖLGESİ blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan; tık tık

8- Fernando MORAİS- PAULO COELHO BİR SAVAŞÇININ YAŞAMI uzatmalı sevgilimdi yollarımızı ayırmaya karar verdik:) yakında blog da.

Peki sizin Eylül ayı ganimetleriniz neler? Cevaplarınızı merakla bekliyorum!

Blogger Kitap Anketi - Lulu's Life!

  Blogumla ilgili kafamda milyon tane proje varken bunlardan biri de blogger kitap anketiydi. Ama öyle anket yapmak istediğim blogger'ın mail adresini alıp soruları yollayarak gelen cevapları 'copy paste' yapmak değildi. 
Amacım, hem bu bahaneyle anket yapmak istediğim bloggerla tanışmak hemde onlarla keyifli bir kitap sohbeti yapmaktı. :) Sonunda gerçek oldu! 

Ve ilk anketimi ''Kitap Bağımlıları''nın tatlı üyesi ve seyahat blogunun sahibesi Lulu' Life! ile gerçekleştirdim. Bakalım beğenicek misiniz?


   
*İlk okuduğunuz kitap?
Şeker Portakal'ı ama asıl kitap okuma alışkanlığı kazanmama sebep olan kitap Burçak ÇEREZCİOĞLU- Mavi Saçlı Kız.

*Şuan ne okuyorsunuz?



*Bu zamana kadar sizi en etkileyen kitap hangisi?

*Ayda ortalama kaç kitap okuyorsunuz?
Anne olduktan sonra ne yazık ki iki!

*En çok hangi tür kitapları okumayı seviyorsunuz?
Dönem ve Tarih romanlarını.

*Kitap alışverişinizi en çok nerden yapıyorsunuz?
D&R

*Kitap okuma alışkanlığınız tam olarak kaç yaşında başladı?
Dokuz.

*En çok sevdiğiniz Türk yazar hangisi?
Hıfzı TOPUZ

*En çok sevdiğiniz yabancı yazar hangisi?
J. K. Rowling

*En çok hangi yazarla tanışmak isterdiniz?
Diğer dünyayla bağlantı kurabiliyorsak BALZAC :)

*Birgün kitap yazmak ister miydiniz? Konusu ne olurdu?
Evet, yazmak isterdim. Hatta gelecekteki planlarım içinde.. ki kesinlikle konusu seyahat olurdu.

*Bu zamana kadar sizi en etkileyen kitap kahramanı hangisi?
Uçurtma Avcısı'nda ki Hasan :(

*En çok kitap okumayı sevdiğiniz yer neresi?
Plaj :)

*Hiç korsan kitap aldınız mı?
HAYIR!!!

*Size ait bir kütüphaneniz var mı? Kütüphanenizde ortalama kaç kitap var?
Daha önce okuduğum kitapları başkalarıda okusun diye çevremdeki insanlara dağıtıyordum ama artık iyi bir kütüphanem olsun diye en değerlilerim şeklinde saklıyorum. Sonradan biriktirmeye başladığım için 100 kadar!

*Başucu kitaplarınız neler?
Şuan okuduğum kitap Paula MCLAIN- Paris'teki Eş, Küçük Prens ve Kitap kulubümün ilk kitabı Anna Frank'ın Hatıra Defteri.

Bu güzel sohbet için Lütfiye'ye çok teşekkür ederim. Ona twitter ve blog'undan ulaşın. Çok seviceksiniz!

26 Eylül 2012 Çarşamba

Ali POYRAZOĞLU - BİR SEN KALDIN YANLIZLIK GİDİNCE

Bu kitabı okumamı yine canım dostum Burçiko tavsiye etti. Okuduğum kitapları kendim seçmeyi sevdiğim kadar çevremde kitap kültürüne değer verdiğim insanların tavsiyelerini de okumayı çok seviyorum. Aslında işin özü sebep ne olursa olsun ben kitap okumayı çok SEVİYORUM:)
    İşte bu yüzden seviyorum tarih atmayı:) Geçmiş zamandan gelen bir kitap benim için Bir Sen Kaldın Yanlızlık Gelince...


    Arka Kapak;
 Bir Sen Kaldın Yanlızlık Gelince Ali Poyrazoğlu'nun gerçeküstü öğelerle ördüğü, duyarlı öykülerden oluşuyor. Yine keyifli, yine düşündürücü...
Yalın ve dolaysız anlatımıyla, gündelik konuşma diliyle hepimizin yaşadıklarını hepimiz için daha berrak kılıyor Ali Poyrazoğlu. Güldürürken düşündüren, yaşam sevinci saçan bir usta.
Ali Porazoğlu tadına doyulmaz öykülerinden bir demetle sayfaların arasından size el sallıyor.
    115 sayfa 66 öyküden oluşuyor, Bir Sen Kaldın Yanlızlık Gelince! Kısa kısa ama keyifli, düşündürücü, güldüren, farkını ortaya koyan bir Ali Poyarazoğlu kitabı...
     Bu zamana kadar hiç Ali Poyrazoğlu kitabı okumamışsanız kesinlikle büyük eksiklik! Benim için eksik olanda hala onu sahnede izlememiş olmak. :(
Tiyatro sezonu'nun açılmasıyla bu sezon ilk iş araştırıp bir Ali Poyrazoğlu oyunu bulup, izlemek olacak:) 

Bu postu okuduktan sonra karar verip bu kitabı okursanız şimdiden keyifli okumalar...

25 Eylül 2012 Salı

Tuba ÜNSAL - BENİM TATLI KOMPOSTO GÜNLÜĞÜM

 Benim Tatlı Komposto Günlüğüm ismini okuduğunuzda yüzünüzde hafif bir gülümseme oluşmuyor mu? :) 
 İşte ben bu kitabı bu yüzden çok sevdim. Kitabın içindeki harika fotoğraflarda sevmemin bonusu oldu... :)
    Ne yazık ki tarih atamayı unutmuşum. :( Ben bu duruma üzüle durayım, siz aşağıdaki iki fotoğrafın birbirine ne kadar benzeyip, benzemediğine karar verin? 
p.s.: Sedat GİRGİN'e haksızlık yapmak istemem ama ben pek benzetemedim:)

  Arka Kapak;
İnişlerle ve çıkışlarla dolu kariyerimin bir noktasında "dur" deyip bir ara çocuk yapacağımı biliyordum.
Ama o gün geldiğinde, neler yapmam gerektiği ile ilgili hiçbir fikrim yoktu. Tamam, çocuklarla iyi anlaşıyorum ama bunun dokuz ay karında taşıması var. Eve postayla göndermiyorlar nitekim. Eee, dokuz ay taşımakla da bitmiyor. Beslenmesi, uykusuzluğu, düzenli hayatı... Bir sürü, bir sürü değişken! Ama olsun benim sevecen, sabırlı, tatlı bir anne olma ihtimalim de yüksekti. Yoksa değil miydi? Yoksa çocukları çok sevmek yeterli değil mi? İşte bütün bu karmaşaya geliştirdiğim çözümler, günbegün bu kitapta hayat buluyor!

    Galeri Snapshot...
  1. 3 aylık hamileyim ve 8 saat uçup Hong Kong'a geldik. Ben bütün bu yol yetmezmiş gibi bir de şehrin dışındaki Big Buddha heykeline geldim. Yanlız ve hamile... 
  2. Hong Kong'da trenle her yere gidiliyor. Ben de zıp zıp trene binip tek başıma bütün şehri keşfettim. Sare 3 aylık... 
  3. Bodrum'da, Banu ve Tayfun'un evindeyiz. Bu bahçede hayatımın en güzel kahvaltılarını yaptım... 
  4. 5 aylık hamile Tuba Çeşme'de. Yanımdaki telefon kurdu Melda. Los Angeles öncesi, Çeşme'de gece gezmelerindeyiz... 
  5. Müzi dinlet dediler, ben de playlisti karıştırdım ve zavallı kızım 45 dk. boyunca Iron Maiden dinlemek zorunda kaldı... 
  6. Los Angeles'taki nikahımızın ertesi günü Vegas'a balayına geldik. Meşhur havuz partilerinden geri kalmadım. Gülüyorum ama aslında mayo ve koca göbek kombinasyonu beni oldukça utandırdı... 
  7. Sevgilim beni kızdırıp sonra da en kocaman çiçekleri gönderiyor. Ben de gururla poz veriyorum... 
  8. Bu adam ses tesisatıyla gece her yerde karşınıza çıkıyor ve size spontane bir şarkı yazıyor. "Tubaaaa kızınca oluyon kurbaaaa..." gibi:)... 
  9. Lacma Müzesi'nde suyumun oracıkta gelmesi için dua ederken! Havalı olurdu. "BAK KIZIM ANAN SANAT AŞKI OLAN BİR DELİYDİ!"... 
  10. Evden çıkarken göbeğimin büyüklüğüne aldırmadansanhi bir Heidi Klummuşum gibi poz vermeyi ihmal etmiyorum... 
  11. Doğuma günler kala çıktığımız yürüyüşlerden biri...
  12. Murat yanımızdayken çok mutluyuz. Urth Cafe'den çıktık ve yürüyoruz, arada da şaklabanlık yapıyoruz. 
  13. Annem ve teyzeme bu kare öncesi "Hiç hareketli karemiz yok," dedim. Ortaya bu manzara çıktı... 
  14. Downtown'dan incik boncuk almaya çıkmışım... 
  15. Rahman ve Sinem Altın'ın evindeki Şükran Günü yemeğinden bir kare. Ben yemek masasından sıyrılıp dibindeki bu gerçek gibi duran Heath Ledger'ın Joker haliyle sohbet ediyorum... 
  16. MOCA'da (Los Angeles Modern Sanatlar Müzesi) gördüğüm resimlerden ilham alıp tuvaletinde kendi fotografımı çekiyorum... 
  17. Venice Beach'te XOXO için çekim yapıyoruz ve bu kareler ortaya çıkıyor... 
  18. İşte Kiefer Sutherland ve o salaş sosisçiden çıkan kare... 
  19. Melda ve Melis'le shopping. Chrismas öncesi her yer süslenmiş, çiçekli pasta kıvamında... 
  20. Şükran Günü yemeğinden bir kare...
  21.  Şükran Günü yemeğinde alkole varlığı için şükrediyoruz. Ceyla bu alkolizme bir DUR diyor. Ben zaten su shutlıyorum o sıralar... 
  22. California plakası böyle oluyor... 
  23. Cadılar Bayramı'nda Las Vegas'ta yanımdaki Suriye'den gelmiş bu iki çocukla çok eğleniyorum... 
  24. Su şişem gece hayatımın o sıralar vazgeçilmez aksesuarı..
  25.  Cadılar Bayramı'ndan bir kare. Mor Saçlı kız ve tatlı pompiş bavulları... 
  26. Yakışıklı kocam bir gitti bir geldi. 10 kilo vermiş, ben de bastım deklanşöre... 
  27. Annem, Murat, ben. Murat, İstanbul2dan gelir gelmez kendini Venice Beach'e atıyor... 
  28. Hımmm, hangisini alsak acaba???... 
  29. Birazdan Angel'a Venice Beach'e gidip çekim yapacağız... 
  30. Los Angeles tarzı hamile kıyafeti böle oluyor! Ne ara sıcaklarsanız, ne ara üşürsünüz belli olmuyor, böyle "mix bi şekil" yapıyorsunuz... 
  31. Angel'la çekmden bir kare... 
  32. Göbeğimi saklarsak ben de bir modelim havalarındayım... 
  33. Venice Beach'in alametifarikası duvar grafitileri... 
  34. Bu resim Britney Spears'a ithaf edilmiş olabilir, ya da ben sallıyorumdur... 
  35. Çekimin en havalı karelerinden biri... 
  36. Sokaklarda yaşayan ama mutlu amcalardan biri... 
  37. Siyah ve beyaz ne fark eder demiş M.J. Fark etmez bizce de. Bknz. Ceyda ve Angel... 
  38. Paul Frank bu çorapları adeta Sare'ye yapmış... 
  39. Venice Beach'te Angel'la yaptığımız çekim sonrası "kendi kendime bi poz veriyim" diyorum... 
  40. Angel bana ve çevredeki milyon bakışa bu güzel kareyi veriyor... 
  41. XOXO'nun kasım sayısına bir yazı yazdım. Biraz depresif bir hamilelik yazısıydı. Editörüm Olga'yla yayınlamayalım dedik. Bu kare de o yazı için çekilmişti... 
  42. Pasedana ikinci el pazarında ben bitkin bir halde bulunduğum yere çöktüm. Az sonrasında da bayılmak üzereyken annemler beni buldu. Sıcaklık abartısız 50 dereceydi!... 
  43. Melda ile gece gecelerimizden bir foto. Kim der ki 8 aylık hamile bu kız... 
  44. Ceyda ile Getty Müzesi'nin bahçesinde çimlerde sere serpe otururken... 
  45. Ayaklara özgürlük operasyonu... 
  46. Ceyda ve Getty günleri... 
  47. Las Vegas'ın Sushi Samba restoranı iddia ediyorum dünyanın en iyi sushicisi. Hem tuvaleti de artistik foto çalışmalarım için ideal... 
  48. Murat'ın meşhur çiçeklerinden... 
  49. Long Beach günlerimde... 
  50. Long Beach'te, Melisçiğim ve alışveriş seanslarımız... 
  51. Düğün davetiyemiz Emrah Yücel'in elinden çıktı... 
  52. Meşhur ünlüler kaldırımındaki Michael'ımızın ismi... 
  53. Vegas'ta otel odasında...Murat ve Zeki gece gezmesindeyken benim göbeksel çalışmalarım... 
  54. Vegas...Az sonra sütümü içip kumar oynamaya ineceğim... 
  55. Ve kumarhanedeyim... 
  56. Balayındayız... 
  57. Ve işte günlerce hayalini kurarak yaşadığım, son ayki bütün kilolarımın nedeni Magnolia Bakery'deki cupcakeler!... 
  58. Arkadaşımız Yalın, Vegas'ta otel odasında şekerleme yapıyor. Yok yok, bildiğin, kendinden geçerek uyuyor... 
  59. Sare'nin ilk vintage ceketi. 70'lerin ruhuna sahip olsun diye. "THE DOORS ROCKS!"... 
  60. Santa Monica'da, yediklerimin vicdanıma zarar vermemesi için yapılan yürüyüşlerden biri... 
  61. Yoga seanslarım her zaman evde ya da bahçemde olmuyordu. "Artık hareketlerimi biliyorum ve her yerde yapıyorum!" fotografı... 
  62. Ne tarz oje stili, di mi? Aslında zaorunluluktan yapıldı, çünkü mabat kalkıpaseton alamadı, ucu çıkan oje farklı bir renkle tamamlandı. Bu da hamilelik stil sırlarımdan olsun... 
  63. Dergideki yazılarımın fotograflarını da kendim çekiyorum, bu da yazılarımdan birine girecek kolaj fotograflarından biri... 
  64. Sare!nin artık kıyafeti var. Bknz. bu tulum... 
  65. İşte benim en vazgeçilmez hamilelik aksesuarım. Converse candır!... 
  66. Crystal Cove denilen bu plajda ben en huzurlu anlarımı yaşadım, sanki Alaçatı'nın enerjisi vardı o kadar kilometre uzağımızda... 
  67. Şapkasız çıkmam abi!... 
  68. Ayakkabılarımın o vakit gidesi var. E, ben sizi tutmıyım... 
  69. Rahman, Ceyda ve Coşku. Üçü de birbirinden yetenekli müzisyenler ama  o gece, o parçayı birlikte bir söyleyemediler!... 
  70. Annem gecenin en mutlusu. Pardon, annem ve dantel çorapları:)... 
  71. Bizim ailede orta parmak kaldırmak genetik. Canın mı sıkılıyor, çak bi orta parmak rahatlarsın... 
  72. Baby shower'dan bir kare. Izabella'ya Golan ve Sare'yi tanıştırıyoruz... 
  73. Baby shower'dan kalan bir süs. Sare gelene kadar onu bekledi... 
  74. Michael Jackson ve Bubble adındaki maymunuyla "hafif" dalga geçen Jeff koons'un heykeli... 
  75. Hava güzel, ben dokuzuncu ayın içindeyim. Ailecek en sevdiğimiz Fransız kafesinde öğlen yemeğindeyiz... 
  76. Doğum için verilen tahmini gün geçeli bir hafta oldu. Artık bebeğin iyi olup olmadığını 3 günde bir yapılan non stress testiyle anlıyorlar... 
  77. Meşhur yılbaşı ağacımız... 
  78. "Sancılarım artık 10 dakikada bir geliyor, ama ben birazdan doğurcam diye güzelleşmeye gidicem!"... 
  79. O koltukta otururken aklımdan geçenleri bir bilseniz...Koşarak kaçmak istiyordum ve çok yanlız hissediyordum... 
  80. Artık araba koltuğumuz da var:)... 
  81. Hong Kong'da sokakta ördek satan adam. Galiba ördek bazlı bir hayatı çok iyi betimleyen bir kare oldu:)... 
  82. Doğuma az kaldı. Bir saat sonra hastanedeyiz... 
  83. Sancı anlarından bir kare... 
  84. Sonunda epidural anestezimi takmaya bu tatlı adam geliyor. Adı ALEXANDER... 
  85. Murat, Çinli bir turist edasıyla şipşak fotograf çekiyor, benimse canım burnumda... 
  86. Hastaneye doğuruyorum diye geldik maaile. Benim başımda fotoğraf çektirmeyi ihmal etmediler. Asıl komedi arabada yaşandı. Biz doluştuk arabaya, sancım geldikçe ben bağırıyordum, Murat da yükleniyordu müziğin sesine. Teyzem gülme krizindeydi... 
  87. Çekirdek aile... 
  88. Doğuma dakikalar var. Bakmayın zafer işaretime, korkudan çenem titriyor ama istifimi bozmuyorum... 
  89. Sare ilk doğdugunda bütün geceyi kucağımda bu şekilde geçirdi. Çok korkmuştum pek belli etmesem de çünkü, etrafta kimse yoktu. Herkes bebeği nasılsa kuvöze alırlar, ben de uyurum diye eve dönmüştü. Oysa biz iki ürkek baş başaydık... 
  90. Doğum sonrası Murat cesur karısını tebrik ediyor... 
  91. Sare, bu karenin hemen sonunda Amerikan vatandaşı oluyor. O yemin edemediği için yerine ben ettim:)... 
  92. İşte kahramanım DR Hendrix Doğum sonrası beni kontrol ediyor ve annemin kucağındaki Sare'ye tatlı tatlı bakıyor... 
  93. Selim'le stüdyoda çalışırken, Bazen Carla Bruni, bazen de3 Kathy Perry edalarıyla takılıyorum... 
  94. Sare henüz 2 haftalık. Bakmayın sırıttığıma, Beverly Hills Oteli'nin girişi diye afili poz vermişim. Aslında içim Murat özlemiyle tutuşuyor... 
  95. Sare 3 haftalık. Long Beach'teki açıkhava alışveriş merkezinde annem ve teyzem son turlarını atarken ben bulduğum her yerde geniş geniş, kimseyi umursamadan kızımı emziriyorum... 
  96. Getty Müzesi'nde güzel havayı fırsat bilip keyifli bir gün geçiriyoruz... 
  97. Ben özgürüm...

Yukarda gördüğümüz yazılar ne diye sorarsanız bunlar kitaptaki fotografların altında yazan kısa kısa notlar. Tatlı Komposto Günlüğü çok samimi yazılmış bir hamilelik güncesi:) Tuba ÜNSAL bu kitapta aşkını ve Sarellasını bol bol anlatıyor. Ben kitabı bitirdikten sonra onu daha da çok sevdim desem yalan olmaz. 

Çok beklentiniz olmadan, fazlaca edebi eleştiri yapılmadan okunulması gereken tatlı mı tatlı bir günlük. :)

p.s.Komposto da hiç sevmem:)

24 Eylül 2012 Pazartesi

Kitap Bağımlıları'nın Ekim Ayı Kitabı!

  Kitap Bağımlılarını açıkladıktan sonra sıra ilk hangi kitabı okuyacağımız kısmına geldi ki; sanırım en zor kısmı da buydu! 

Bir kere Kitap Bağımlıları'nın daha önce hiç bu kitabı okumamış olması ilk şart olduğundan aslında düşünmeme gerek kalmadan zaten uzun zamandır aklımda olan, okunacaklar listemin en başında ki ''Anne Frank'ın Hatıra Defteri'' oldu. Şans benden yana olunca da bağımlıların hiçbiri daha önce okumadığı için Ekim ayı kitabımız Anne Frank'ın Hatıra Defteri. :)
    Arka Kapak;
    Anne Frank 12 Haziran 1942 ile 1 Ağustos 1944 arasında bir günlük tutmuş; sürgündeki Hollanda hükümetinin Kültür ve Bilim Bakanı Bolkenstein'ın radyodaki konuşmasını dinleyene kadar da günlüğünün sayfalarını yanlızca kendi için doldurmuştu. Ancak Bolkenstein radyo konuşmasında, gelecek kuşakların savaşta ne gibi dehşetler yaşandığını tam anlamıyla anlaması için, Hollanda halkının Almanlardan gördüğü zulme şahitlik eden tüm belgelerin toplanıp yayınlanması gerektiğini söylüyor; örnek olarak da günlükleri veriyordu. Bu sözlerden çok etkilenen Anne Frank, savaştan sonra bir kitap çıkarmaya karar verdi. Günlükleri bu kitap için temel olacaktı.
   Ne var ki Anne Frank, 1945 yılının Mart ayında, on beş yaşındayken Bergen Belsen kampında öldü. Günlüğü ise, savaştan sonra hayatta kalan tek aile üyesi, Otto Frank yayımladı. Anne Frank'ın Hatıra Defteri o zamandan beri dünyada en çok okunan kitaplardan biri oldu. Otuzun üzerinde dile çevrilerek 16 milyonadet sattı.
   Ülkemizde de yayımlandığı ilk günden beri aynı ilgiyle okunan, okullarda öğretmenlerin referans kitap olarak tercih ettiği vazgeçilmez kitaplardan biri olarak ANNE FRANK'IN HATIRA DEFTERİ'ni gözden geçirilmiş baskısı ve orijinal dilinden yapılmış yeni çevirisiyle bir kez daha okuyucularla buluşturmaktan onur duyuyoruz.


    Belki bizimle birlikte siz de bu kitabı okumaya karar verir sonrada bizimle düşüncenizi burdan paylaşırsınız. Ne dersiniz? 

Kasım ayında biz ilk Kitap Bağımlıları buluşmamızı yapana kadar keyifli okumalar...  :)

23 Eylül 2012 Pazar

Kitap Bağımlıları Kimler Mi?

  Tamam bir Kitap Bağımlısı olarak kitap okumayı seviyorum ama etrafımda kitap okuyan insanları görmeyi, onlarla kitaplar hakkında konuşmayı bir de üstüne okunmuş ortak kitapların kritiğini yapmaya bayılıyorum. :) 

Uzun zamandan beri bir kitap kulübüm olsun, kitap okumayı hayat tarzı edinmiş arkadaşlarımla ayda en az ortak bir kitap okuyarak toplandığımız masanın tek konusunun o kitap olmasının hayali sonunda gerçek oldu! 

İlk kitabımızı Ekim ayında okuyup Kasım ayında toplanmamıza günler kala ben Kitap Bağımlılarını sizlerle tanıştırmak istedim... Ama mevzu madem kitapsa isimlerimizle ön planda olmaktansa hayatımız boyunca bizi en etkileyen en önemli kitap bizim adımız olsun istedik. :)

    Masumiyet Müzesi kim diye merak ediyorsanız?  tık tık

    Göklere Anlat'a kim diye merak ediyorsanız? tık tık

    Küçük Prens kim diye merak ediyorsanız? tık tık Blogunu merak ediyorsanız? da buraya tık tık


Aşk-ı Memnu kim diye merak ediyorsanız? tık tık Tumblr'ını merak ediyorsanız?  tık tık
  

22 Eylül 2012 Cumartesi

Yekta KOPAN - FİLDİŞİ KARASI

Üçüncü Yekta KOPAN kitabını daha bitirmenin dayanılmaz mutluluğu içindeyim.:) 
Birinci ve ikinci kitaplarını da burdan okuyabilirsiniz. Siz bu postu okurken ben dördüncü kitabını sıraya koydum bile:)
    Tarihimi de attım...

    Fildişi Karası'nı çok sevmemin bir nedeni de Yekta KOPAN'ın ilk kitabı olması, ben yazarların ilk kitaplarını okumayı çok severim.

Neden diye sorarsanız? 

Diğer kitaplarını okudukça aradaki farkı o kadar keyifli takip ediyorsunuz ki bu benim çok hoşuma gidiyor.

    Kitap 131 sayfa ve 10 kısa ile uzun arasındaki uzunlukta öykülerden oluşuyor. Yekta KOPAN, kısa öykü sevmeyen bana bile kısa öykü sevdirdi. O kısa, kısacık öykülerin bittiğine mi üzüleyim, damağımda bıraktığı tadıyla mı avunayım yoksa devamını hayal gücüme bırakıp ben mi tamamlayayım... 

Bu öykülerin de diğer kitaplarında da olduğu gibi sabit bir metin üzerinden değil de farklı farklı konular oluşturuyor. Ama Yekta KOPAN'ın o kadar güzel bir dili var ki insana öykü sevdiriyor. 

Bu postu okuduktan sonra Yekta KOPAN okumaya karar verirseniz ne mutlu bana. :)

20 Eylül 2012 Perşembe

Geveze - AŞKA DAİR

Bu kitabı Canım arkadaşım Burçiko 'mum tavsiyesi üzerine okudum. Bana böyle aşk dolu bir kitabı tavsiye ettiği için onu daha çok sevsem mi? Yoksa niye daha önce tavsiye etmedi diye kızsam mı? Bilemedim:)
    Tarihimi de attım:)

    Aşık bir insan olarak buram buram aşk kokan bir kitap okumak beni çok mutlu etti:) Geveze 'yi radyo programından severek takip ediyordum ama ne yalan söyleyeyim, Burçak söyleyene kadar kitapları olduğunu bilmiyordum:( Ama azimliyim en kısa zaman da tüm kitaplarını okurum!

    Kitabın arka kapağında ki bu sözler bana Şıpsevdi sakızlarının içinden çıkan o güzel aşk tanımlamalarını hatırlattı. :) 
İtiraf ediyorum: ''sakız çiğnemek bahanemdi o zaman bile içindeki çıkan aşk dolu tanımlamalar için alırdım Şıpsevdileri...'' :)

    Kitap 157 sayfa içinde kimi zaman üzen, kimi zaman özleten, kimi zaman düşündüren ama çoğu zaman ders çıkartan kısa ama anlamlı birbirinden farklı 52 öykü'den oluşuyor. Hepsini çok severek okudum, düşündüm, kitabı bırakıp sevgilime 'Seni Seviyorum'diye msj bile attım ama beni en çok ''Kırlangıcın Aşkı'' ve ''Hayata Aşkla Bağlanmak'' etkiledi.

    Aşıksanız ya da aşık olma hissini seviyorsanız, ama illa bu aşk sevgili olmamalı anneniz, babanız, kardeşiniz, arkadaşınız da olabilir, kesinlikle bu kitabı okumalısınız! 

İddaa ediyorum kitap bittikten sonra en sevdiğinizi arayıp anlamlı bir SENİ SEVİYORUM diyeceksiniz. :)

Yekta KOPAN - KARA KEDİNİN GÖLGESİ

  Yine yeni yeniden bir Yekta KOPAN kitabı daha okumanın mutluluğu içindeyim. :) İlk Yekta KOPAN kitabını okuduktan sonra ki burdan tık tık yaparak okuyabilirsiniz, hemen bütün kitaplarını okuma isteği duydum. Çok vakit kaybetmeden de ikinciyi okuyup, üçüncüyü sıraya koydum bile:)
    
  Tarihimi de attım. Farkındaysanız ilk internet alışverişimin ganimetlerinden bu kitap. Tedirginlikle ve biraz da üzülerek yaptığım internet alışverişinden çok memnun kaldım. Bundan sonra tüm kitap alışverişimi internet yoluyla yapma konusunda kararlıyım.

    Kara Kedinin Gölegesi, 26 kısacık öykülerden oluşuyor. Yazarın da dediği gibi: ''Uzun yazmak kolaydır da, duygularını, iç dünyasını az sözle çok anlatmak kolay değildir.''

   Kısa öykü kitaplarını sevmememe rağmen yine Yekta KOPAN 'nın harika anlatım tarzıyla 89 sayfayı çok keyifle okudum. Bu kitabı kesinlikle kitapsever herkes okumalı ama bunun yanında kitaplarla sıcak ilişkileri olmayan insanlar içinde harika bir başlangıç olabilir ya da kitap okumak için vakit bulamayanlar için de tercih sebebi. Neden diye sorarsanız? O kadar sıkmadan ve keyifle ilerliyor ki hem kısa olmasıda bir sebep! Bu post sonrasında Kara Kedinin Gölgesi'nde yi okumaya karar verenlere keyifli okumalar:)

12 Eylül 2012 Çarşamba

Julie OTSUKA - TAVAN ARASINDAKİ BUDA

    Gerçek hikayeler her zaman ilgimi çekmiştir. Okurken daha bir yaşar, daha bir kitaba kendimi kaptırırım. 'Tavan Arasındaki Buda'nın hikayesi de ne yazık ki öyle :( Mirgun Cabas, twitter'dan ''bu kitabı mutlaka okumalısınız'' dediğinde hemen koşa koşa gidip kütüphaneme dahil ettim kitabı...
    
  Japonya'dan başlayıp San Francisco'ya kadar uzanan içler acısı gerçek bir hikaye Tavan Arasındaki Buda...
    
  Temmuz da almış olmama rağmen Ağustos ayı ganimetlerimin arasında yerini almıştı kendisi, Ağustos ayı ganimetleri ne diye merak edenler için tık tık :)
    
  Japonya'da, ellerinde kocaları sandıkları yakışıklı ve genç adamların fotograflarıyla bindiler gemiye. San Francisco'ya gelirken evlerinin hanımı, Amerika'da harika bir hayatları olacaklarını sanıyorlardı! Ta ki gemiden indiklerin de ellerindeki fotografların 20 yıl öncesine ait çekilmiş olduklarını gördükleri an rüya bitmişti. Sonrasında yaşadıkları, çektikleri sıkıntılar yetmiyormuş gibi bir de savaş başlamıştı... 

Dahasını öğrenmek istiyorsanız Tavan Arasındaki Buda'yı kesinlikle okumalısınız.

150 sayfa'nın her sayfasında gerçek bir hikaye anlatılıyor. Tek sıkıntı yazarın anlatım dilinin biraz yalın bazen de birazcık sıkıcı olması!!!

10 Eylül 2012 Pazartesi

Anjelika AKBAR - İÇİMDEKİ TÜRKİYEM

   Anjelika AKBAR ismini ilk Asena ile yaptığı ortak proje ile duymuş, kendisine olan hayranlığım öyle başlamıştı. Sonrasında da twitter'dan keyifli bir takibe döndü. İlk kitabı ''İçimdeki Türkiyem'' çıktığını duyar duymaz alıp okumaya başlamıştım. Bu kitabı okuyalı hemen hemen 1.5 yıl oldu ama kitaba dair aklımda o kadar güzel şeyler kaldı ki burada sizinlede paylaşmak istedim.

    
  Anjelika AKBAR kitapda da bahsettiği gibi Dünya'yı evi, Türkiye'yi de huzur bulduğu yer olarak anlatıyor.
    
  Eskilerden yazdığım bir kitaba tarih atmış olduğumu görmek beni inanılmaz mutlu etti:)
    
  279 sayfada o kadar sıcak, içten ve samimi bir anlatım var ki... Türkiye'ye geldikten sonraki hayatını; zaman zaman yaşadığı sıkıntıları, çocuklarını, eşini, Rusya'da ki hayatından kesitleri sanki kitapta okuyormuş gibi değilde karşılıklı oturmuş kahve içip dertleşiyormuş gibi okumuştum. İkinci kitabı okunacaklar listemde ama en yakın zaman da alıp onu da okuyacağım.
    
  Hep istediğim ama nedensizce ertelediğim Anjelika AKBAR konseride en kısa zamanda yapmak istediklerim arasında 1.sırayı alıyor. Kitap ve twitter sayesinde daha yakından tanıdığıma inandığım Anjelika AKBAR'ı sahnede dinlemek beni inanılmaz mutlu edicek biliyorum.
   
  Anjelika AKBAR kim? Nasıl bir Türkiye sevgisi var? diye merak ediyorsanız kesinlikle bu kitabı okumalısınız!!!

6 Eylül 2012 Perşembe

Yekta KOPAN - KEDİLER GÜZEL UYANIR

   Kedilerden korkan biri olarak adının içinde kedi kelimesi geçen bir kitabı okumam bence komik oldu. :) Hatta bu kitabıda kedisever arkadaşım Fatma 'nın okuduklarının ararsında görüp okumaya karar verdim. Ama siz bakmayın adının böyle olduğuna kedilerle alakalı bir kitap değil Kediler Güzel Uyanır!!!
    
   Tarihimi de attım...
    Yekta Kopan ' ı twitterdan, http://filucusu.blogspot.com/ blogundan ve Ntv'deki ''Gece Gündüz'' programından severek takip ediyorum. Bazı yazarların kitaplarını okumak için neden bu kadar beklediğimi bilmiyorum. Yekta KOPAN da onlardan biri!
    
  ''Kediler Güzel Uyanır'' 124 sayfa ve 41 kısacık öyküden oluşan bir kitap. Ben öykü kitabı okumayı sevmeyenlerdenim. :( Okuduğum kitabın sayfalarının birbiri arasında bağlantıları olmalı 10. sayfasında iken dayanamayıp, merakımdan 40. sayfasını da okuduğumda 10. sayfadan birşeyler bulmalıyım! Ama Yekta KOPAN'nın gayet zeki ve cezbedici bir dili var. Ben, bana böyle kısa molalar veren kitaplar okumayı seviyorum. Kediler Güzel Uyanır'da onlardan biri oldu...

Erkek Dedikodusu - Erkek Dedikodusu 2

   Erkek Dedikosu'nun iki yazarını da sadece Twitter'dan tanıyorum ama sanki iki yakın arkadaşımın kitabını yazıyormuş gibi heyecanlıyım :) T.B ve French Oje çok tatlı iki yakın arkadaş...
    
  İtiraf etmek gerekirse 1. kitabı ikisini de tanımadan, haklarında hiçbir şey bilmeden sadece Dizüstüedebiyatı'nın kitaplarını çok sevdiğim, kafamı dağıtmak için almıştım. Yeni aldığım kitapların üstünde yazar, yayınevi sosyal medya adresleri varsa hemen takibe almayı seviyorum. Erkek Dedikodusu'nda da kızların Twitter adreslerini hemen takibe aldım. :) Onları takip ettikçe daha da çok sevdim.

  Pera ve Derin'in maceraları okumaktan da öte sayfaları yuttuktan sonra kafamda milyon tane soruyla başbaşa bırakılmış bir halde ''ikinci kitap ne zaman çıkacak?'' sorusunun derdine düştüm. İkinci kitabın çıktığını duyar duymaz çığlık, kıyamet, koşa koşa almaya gittim...
   
  İkinci kitabıda okumaktan da öte sayfaları yuttuktan sonra  kafamda milyon tane soruyla başbaşa bırakılmış bir halde üçüncü kitap ne zaman çıkacak sorusunun derdine düşmüştüm ki; acı gerçekle yüzyüze geldim. :( 
Ne yazık ki kitabın devamı yok. :( Ben Erkek Dedikodusu üçüde, dördüde, beşide, altıyıda, yediyide, sekizide, dokuzuda, onuda tamam tamam daha da abartmıyorum sıkılmadan okurdum.:)

  Şimdi burdan Frenço ve Tuğce'ye sesleniyorum: 

Benim kafamda deli sorularla bıraktınız? 
Bunların cevapları ne olacak?  Lütfen biri beni aydınlatsın. 

Ama bu blogu okuyan sizlerde benim kafamdaki deli soruları merak ediyorsanız koşa koşa Erkek Dedikodusu almaya gitmelisiniz. :)

Erkek dedikodusunun dibine vurmak istiyorsanız bu kitap tam sizlik:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...