31 Ekim 2012 Çarşamba

Erica JAMES- GÖKLERE ANLAT

   Göklere Anlat'ı çok sevdiğim arkadaşım Burçikoo 'nun tavsiyesi üzerine okudum. Onun hayatının en anlam katan kitabı olduğu için başlarken baya heyecan yapmadım desem yalan olur ama Göklere Anlat'la ilk karşılaşmamızda birbirimize çok ısınamadık. :( İlişkimize bir süre ara verdikten sonra tekrar neyse ki mutlu sonla bitirdik....
    Tarihimi de attım:)

    Arka Kapak;
Kim olduğunuzu geçmişiniz belirler...

"Enrica James'in duyarlı öyküsü, otların üzerindeki çiğin parlak tazeliği gibi...Baştan sona keyifle okunuyor."SUNDAY EXPRESS

"Komik, üzüntülü ve sinirlendiren ama elinizden bırakmadan okuyacagınız mükemmel bir başyapıt."WOMAN'S REALM

"Okuyucular, duygusal ve iğneleyici bir üslubun karışımı olan bu enfes romana bayılacaklar."DAİLY MAİL

"Skandal, öfke, suçlamalar ve öç, hepsi Erica James'in bu sürükleyici romanında bir araya gelmiş."STİRLİNG OBSERVER

"Akıllıca ve detaylı çizilmiş yardımcı karakterlerle, keyifle okunan bir roman. Eger romantizm için uygun bir ruh hali içindeyseniz, elinizde harika bir roman var."PRİMA

"Elinizden bırakamayaagınız ve kendinizden bir parça bulacagınız bu romanı okumaktan zevk alacaksınız."WOMAN'S OWN

    480 sayfada iki kız kardeşin başından geçen acıklı bir hikayeye şahit olacaksınız! Önce babalarını sonra annelerini çok acı bir şekilde kaybettikten sonra büyükanne ve büyükbabası'nın yanına taşındıklarında asıl macera başlıyor. Büyükanne ve büyükbabası'nın yanında bir şekilde büyürlerken öyle bir olay başlarına geliyor ki hayatlarının neredeyse 30 yılını acı ve özlem dolu geçirmek zorunda kalıyorlar. Ancak geçmişin aslında ne kadar kaçarlarsa kaçsınlar hiç bir zaman peşlerini bırakmadığını anlıyorlar.
   Önce Göklere Anlat beni içine almadıysada sonra anlaşır olduk ve ben de bir solukta okudum ama tek sıkıntı benim pembe dizi tadında ki kitapları sevmememdi!!!  Böyle kitaplardan hoşlanmama rağmen kitap bana o kadar güzel dersler verdi ki bu kitap sırf bu sebepten dolayı bile okunur... Bakalım siz bu kitabı okuduktan sonra neler hissediceksiniz??? 

O zaman size keyifli okumalar...

30 Ekim 2012 Salı

Roma'ya Sevgilerle


Kısa özeti;

Amerikalı tanınmış mimar John, gençliğinin kenti olan Roma’da tatildedir. Gençliğinin sokaklarında gezerken, henüz genç bir adam olan Jack ile karşılaşır. Jack'in ise başında sevgilisi Sally’nin güzel ve belalı arkadaşı olan Monica derdi vardır. Jack Monica’ya gitgide aşık olurken, Jack'de onda kendi gençliğini görür...
Woody Allen, Avrupa turunun Roma durağı olan son filminde, seyircisini ölümsüz bir şehir olan Roma'da birbirinden farklı karakterlerin birbirinden farklı hikayelerinin içine sokarak, bazen şehrin herhangi bir sakini bazen de yazın gelen herhangi bir turistin hayatına girerek romantik ve macera dolu bir geziye çıkartıyor. İtalya'ya çeşitli nedenlerle gelen Amerikalılar ve İtalyanların başlarından geçen romantik ve komik anlar birbirinin içine geçiyor. Alec Baldwin, Ornella Muti, Penolope Cruz, Jesse Eisenberg, Alisson Pill, Roberto Benigni gibi oyuncuların bir araya geldiği film, güçlü oyuncu kadrosuyla da dikkat çekiyor.

Woody Allen keşke benim dedem olsa diye hayal kuran bir insanım ben:) Filmlerini de en az kitapları kadar çok seviyorum desem yalan olmaz:) Roma'ya Sevgilerle tabii ki bir ''Midnight in Paris'' tabi ki bir ''Barcelona Barcelona'' değil ama benim Woody dedeme olan hayranlığımdan dolayı benim için çok keyifi bir filmdi. Benim henüz Roma'yı görmeye fırsatım olmadı ama Roma'yı daha önce görmüş olsaydım eminim filmi izlerken daha çok keyif alırdım. Alışılmışın dışında romantik komedi izlemek isterseniz, mutlaka izleyin derim:)

22 Ekim 2012 Pazartesi

VICKI MYRON - DEWEY

   Kedilerden korkmama rağmen içinde yada kitabın isminde sürekli kedilerin olduğu kitapları seçmemin mantıklı bir açıklaması var mı? Bence YOK! 

Şu etrafımda hep yanlış anlaşılıyor.. Ben kedileri seviyorum ama korkuyorum. Dewey'i okuduktan sonra kedileri sevmemek mümkün değilken ne yazık ki benim korkum hala devam ediyor. :(
    Kitabıma ne yazık ki tarih atmamışım. Bu arada kitapların üzerine etiket yapıştırılmasından hiç hoşlanmıyorum!!!

    Arka Kapak;
Dünyanın en ünlü kedisi DEWEY'in öyküsü...
Bir kedi sizin üzerinizde ne kadar etkide bulunabilir? Bir kedi kaç kişinin yaşantısını etkileyebilir? Terk edilmiş bir yavru kedi klasik bir Amerkan kasabasındaki küçük bir kütüphanede nasıl dünya çapında ünlü olur? Dewey'in büyüleyici öyküsünü okumadan bu sorulara yanıt veremezsiniz.

Dewey'in öyküsü olası en kötü durumda başlıyor. Yanlızca birkaç haftalık yavru iken, yılın en soğuk gecesinde Spencer kasabası Halk Kütüphanesine sığınır. Kütüphane yöneticisi Vicki Myron ertesi sabah onu bulmuştur. Myron alkolik kocasından ayrılmış, gögüs kanseri olan çocuklu bir kadındır. Dewey onun ve personelin kalbini kazanmıştır ve yukarı doğrularak ve soğuktan neredeyse donmuş patisini kaldırarak onlara teşekkür edecektir. Sonraki on dokuz yıl boyunca Spencer halkı onun heyecanını, sıcakkanlılığını ve (bir kediye özgü) insancıllığını ve her şeyden önce en çok kimin ihtiyacı varsa onun yanına gitmesini sağlayan altıncı hissini yaşayacaktır.

Onun ünü başka kasabalara ve ardından başka eyaletlere doğru artar ve sonunda tüm dünyaya ulaşır. Dewey yanlızca bir dosttan daha fazlasıdır; o genel olarak tarımla geçimini sağlayan bu kasabanın insanları için bir gurur kaynağı olmuştur.
    303 sayfaya on dokuz yıl sığdırılmış bir kitap!!!  

Daha önce bazı kitaplarda da dediğim gibi arka kapak yazısı o kadar güzel özetlemiş ve anlatmış ki bunun üstüne ne yazsam fazla olacak. Ama yine de yazmak gerekirse; ölmek üzere bulunan minikle ilk karşılaşmadan sonra bitmeyen bir hikayeyi anlatıyor. Dewey kesinlikle önceki hayatında insandı çünkü, kitabı okurken bir kedi bu kadarınıda yapamaz diyorsunuz. Bir süre kedi olmaktan çıkıp kütüphanenin bir çalışanı gibi çalışan Dewey'inde kendi has görevleri olduğunu okuyacaksınız. Önce kütüphanedekiler sonra kasabadakiler sonra da yakın eyaletler derken bir süre sonra akıllara zarar kedi üstü insancıl davranışlarıyla dünyaca ünlü bir kütüphane kedisi oldu Dewey. 

Kedilere özel ilginiz olsun, olmasın ya da sıkı bir kediseverseniz kesinlikle DEWEY'in hikayesini okumalısınız!!!

21 Ekim 2012 Pazar

OYUN

   2012-2013 Tiyatro sezonunun üçüncü oyunu da ''OYUN'' :) Oyun içinde oyun gibi oldu. Bakalım OYUN nasıl bir oyunmuş.. :)
    Oyun; Samuel Beckett'in kısa oyunlarından "OYUN" kül küpleri içinde sadece başları görünen ve iki kadın bir erkek olan oyun kişilerinin, sıkışıp kaldıkları soyut bir mekan ve durumda yine soyut bir ışığın üstlerinde dolaşmasıyla, hızla konuşarak, konusu geçmişte yaşanmış bir aşk üçgeni olan sıradan öykülerini anlatmaya zorlandığı, tekrarlarla gelişen bir oyundur. Bu kez Şahika Tekand'ın rejisi ile seyirci karşısına gelen "OYUN" da, küçük dünyalarına sıkışmış günümüz kentsoylu insanının, sonözgürlük alanlarını da, giderek hareketsizleştirilerek ve aynılaştırılarak kaybettiği zorlu varolma ve kendini ifade etme mücadelesi; huzur ve dinginlik ararken içine düştüğü karmaşa, sıradan ve trajikomik bir öykü çerçevesinde dile getirilmektedir.


  Oyun benim için çok farklı bir deneyimdi. ''Absürd'' tiyatronun en güzel örneklerinden biri. Tek perde ve 50dk. sürüyor. Kutuların içine yerleşmiş onbeş oyuncunun bir konuya bağlı ama birbirinden bağımsız olarak akıcı ve hızlı bir dilde sürekli aynı bölümlerin tekrarından oluşuyor,en önemlisi de ışıklarla sırası gelen oyuncunun kutucuğu  aydınlatılarak oynanan çok değişik bir oyun. Sıkı bir tiyatrosever olarak değişik bir tür izlediğim için mutluyum, hayatınızda değişiklikler yapmayı seviyorsanız, farklı bir deneyim arıyorsanız bence izlemelisiniz. Salonda anlamdıramayıp sıkılanlarda olmadı desem yalan olur:)

Not: Kötü haber ne yazık ki Kasım ayı programına OYUN alınmamış :( Ama takipteyim aralık ve sonrası programa dahil olunca sizinle paylaşıcağım.

17 Ekim 2012 Çarşamba

John STEINBECK - İNCİ

   Klasiklerden biri olan İNCİ'yi ilk elime aldığımda ''aman çok ince ben bunu hemen okurum'' demiştim ama inceliğinin yanında bana verdiği dersin bu kadar ağır olabileceğini hiç düşünmemiştim! 

O yüzden en az insanlar kadar kitaplara karşı da önyargılı olmamak gerekir diye düşünüyorum...
    Arka Kapak;
Dünyanın en büyük mücevherine sahip olmak...
Bu durum, Meksikalı inci avcısı Kino'yu düşler dünyasına sürüklediği kadar kötülük ve felaketlerin de habercisi olacaktır.
Yoksulluk içinde geçen hayatının değişeceğini, karısı Juanna ile evlilik töreni yapabileceğini ve oğlu Coyotito'yu okula gönderebileceğini düşünen Kino, sahip olduğu incinin çevrede kıskançlık uyandırdığını görememektedir.
John STEINBECK, bu kısa romanda insan benliğinin olaylar içinde değişimini yansıtırken, çeşitli toplum katmanlarının davranışlarına da acımasız eleştiriler getirmektedir.


    Bazı arka kapak yazıları var ki kitap hakkında kafa karıştırmadan insana ana fikri verir, işte İNCİ onlardan biri... o kadar güzel anlatmışlar ki üstüne diyebilecek çok fazla şey bulamıyor insan!

    93 sayfa'yı kısaca özetlemek gerekirse; fakir bir hayat yaşayan Kino'nun değerli olduğuna inandığı bir inci bulduktan sonra fakir ama huzurlu hayatının, zengin ama huzursuz olacağını bilmeden gelişen olayları anlatıyor. İnci'nin ona getirdiği olumsuzlukların yanında da etrafında ki samimiyetsiz davranışların aslında kitabın insana verdiği derslerden en önemlisi!!! Zavallı Kino başına gelecekleri bilseydi eminim inci'yi almak yerine bulduğu yerde bırakırdı. :( 

Kıssadan hisse öğrenmek istiyorsanız kesinlikle okumalısınız!!! Şimdiden keyifli okumalar :)

Tess GERRITSEN - CERRAH

   Korku filmi bile izleyemeyen birinin, gerilim kitabı okuması çok mantıklı gibi gözükmese de hem korkarım hem okurum mantığıyla okudum Cerrah'ı!!! 
Tess GERRITSEN benim mestektaşım sayılır hayatım ameliyathanelerde geçti, benide korkutamaz dedim ama beni bile korkuttu CERRAH...
   Arka Kapak;
"Tüyler ürpertici...Cerrah okuru daha ilk sayfadan avucunun içine alacaktır."   Chicago Tribune

"Yüreğinizin çarpmasına, nabzınızın hızlanmasına hazırlanın...Eğer aradığınız yüksek voltajlı gerilimse, doğru kitabı buldunuz demektir."  Romantic Times

"Sürükleyici...Kitabı okurken kapınızın kilidini bir daha kontrol edeceksiniz."  The Gazette

Tess GERRITSEN yazmaya odaklanmak için dahiliye uzmanı olarak sürdürdüğü başarılı hekimlik kariyerini bıraktı. New York Times'ın çok satanlar listesinde birinci sırada yer alan ilk tıbbi gerilim romanı Hasat'la dünya çapında başarı kazandı. Mefisto Kulübü ve Kemik Bahçesi adlı romanları da Doğan Kitapçılık tarafından Tess GERRITSEN, Maine'de yaşıyor.

    Cerrah kütüphanemde daha önce okuduğum kitaplardan biri olmasına rağmen içinde attığım tarihi görmek beni çok mutlu etti:)
  296 sayfa ne zaman, nasıl bitti anlamadığım kitaplardan... Tıp fakültesinden atılan bir tıp öğrencisinin işlediği seri cinayetleri anlatıyor kitap... Ama asıl sorun sadece öldürmekle kalmıyor, her öldürdüğü masumun rahmini çıkartıp bunu kolleksiyonunun içine katıyor. Ben bu kısacık yorumu yazarken bile Allah'ım ben bu kitabı nasıl okudum dedim. Eğer ağır gerilim, korku, heyecan, full adrenalin hissetmek isteyenlerdesiniz kesinlikle bu kitabı okumalısınız!!!

13 Ekim 2012 Cumartesi

SURNAME 2010

    2012-2013 Sezonunun ikinci oyununu da izlemiş olduk!
    Belki bu kadar acımasızca yazmam emeğe saygısızlık ama bu zamana kadar izlediğim en kötü oyun SURNAME 2010 birinci sırayı alır!!!
   
    Uzun uzun burada oyunun konusunu ve oyuncuları yazmak isterdim ama inanın o bile içimden gelmiyor. Madem içinden gelmiyor bu postu niye yapıyorsun diyenleri duyar gibiyim! 
Hemen cevap vereyim: Tek perdeden oluşan ve 1.5 saat süren oyunu izlemek zorunda ben kaldım, başkaları da kalmasın diye yazıyorum.

    SURNAME 2010 kesinlikle 6-16 yaş arası izleyici kitlesine hitap eden, kuklalardan oluşan, saçma sapan espirilerin yapıldığı çin işkencesinin bir türü diye düşünüyorum. Hatta şöyle bir iddaam da var! ''Bu oyunu iki kez izleyenin akıl ve ruh sağlığı hiçbir zaman eskisi gibi olamaz.'' :)

   Benim gibi bir tiyatro severi bile 1.5 saatte çıldırttılar. Akıl sağlığınız yerindeyse bu oyunu izlemeyin!!!

Erdal ÖZ - GÜLÜNÜN SOLDUĞU AKŞAM

   Ahh ahh... bazı kitaplar vardır, üstünden yıllar geçsede elinize alıp sayfalarını çevirdiğinizde sizi hep hüzünlendirir ya işte o kitapların en başında gelir ''Gülünün Solduğu Akşam'' :(

Şu satırları yazarken bile kitabın içinde anlatılanlar; sanki bende oradaymışım gibi gözümün önünden film şeridi gibi geçiyor.. :( 

Gözlerim dolu dolu okuduğum kitabı şimdi gözlerim dolu dolu yazıyorum...
    Arka Kapak;
THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) adlı devrimci örgütün önderlerinden Deniz GEZMİŞ, Yusuf ARSLAN, Hüseyin İNAN ve arkadaşlarıyla Ankara Mamak Askeri Cezaevi'nde karşılaştım. Deniz Gezmiş'in isteği üzerine onlarla tek tek konuşacak, gerekli birikimi sağlayacak, sonra oturup onların romanını yazmaya çalışacaktım. Heyecan verici, müthiş onurlu bir çalışma başlıyordu benim için. Kimi gizli, kimi açık buluşmalarla bir kısmıyla konuşabildim. Gerekli ayrıntıları yakalamak için, aralıksız sorular sordum, istediğim gibi yanıtlar aldım. Bir roman için böylesi ayrıntılar kaçınılmazdı. Bu tasarı çok iyi başladı, ama yazık ki yarıda kaldı. Tam işin içindeyken, hiç beklemediğim anda cezaevinden salıverildim. Elimdeki notlar bir roman için yetersizdi. O güzel insanlar -kimi asılarak, kimi kurşunlanarak- öylesine acımasızca yok edildiler ki, bende kalan notları artık elimde saklayamazdım. Yıllar sonra oturdum bu kitabı yazdım. Gülünün Solduğu Akşam, serüven dolu bir roman gibi de okunabilir, ama hüzün yüklü, acı yüklü bir kitap olduğu da bilinmelidir. Bu kitaba girmeyen notlarımı, izlenimlerimi, yıllar sonra Defterimde Kuş Sesleri adlı kitabımda topladım. Gülünün Solduğu Akşam'ın devamı da sayılabilir o kitap.

    Bu kitabın 305 sayfa'nın hiç yoksa üç beş sayfasında gözyaşım var :( 
Üç can dostun hapisanede asılmayı beklerken Erdal Öz'ün de aynı cezaevinde olduğunu öğrenmelerinin üstüne onlar öldükten sonra en azından nasıl yakalandıklarının, neler yaşadıklarını, idama gitmeden neler olduğunu onlar öldükten sonra yazmasını istediler ki bu bence bir yazar için en zor şey!!! 

Düşünsenize karşınızda üç gencecik fidan var neden asıldıklarının bile mantıklı açıklaması yokken onlar için hiçbir şey yapamıyorsunuz. :( Kesinlikle okunması gereken bir kitap!!! Deniz, Yusuf ve Hüseyin idama gitmeden ailelerine yazdıkları son mektuplarda kitabın içinde:( Ben bu ülkede yaşanan bu idamı yazarken bile utanıyorken buna karar veren kişi ya da kişiler bu dünyada veya başka yerde rahatlar mı acaba???
   
Bu kitabı okuduktan sonra yazarın da arka kapakta yazdığı gibi kesinlikle devamı niteliğinde ki ''Defterimde Kuş Sesleri'' de okunmalı....

12 Ekim 2012 Cuma

GEVEZE - IŞIKLARI SÖNDÜRÜP GİDERKEN VEDA HİKAYELERİ

Geveze kitaplarını böyle ardı arkasına keyifle okumamının bir sebebi var ancak, bunu bir süre sonra sizinle paylaşabileceğim. :) Kitaplarının en güzel yanı hergün programında anlattığı kısa kısa öyküleri bir arada toplamış olması. Veda Hikayeleri de onlardan biri....
    Tarihimi de attım:)

      
  Arka Kapak;
Yaşama küsme hakkımız yoktur.
Neden böylesine mutsuzsunuz?
Nasıl bu denli karamsar olabiliyorsunuz?
Belki işinizden memnun değilsiniz,
belki çevrenizden...
Maaşınızı az buluyor
ya da kendinizi beğenmiyorsunuz...
Oysa...
Öylesine değerlisiniz ki!
Örneğin gözleriniz...
Gözleriniz kaça satarsınız?
1 trilyon?
2 trilyon?
3 trilyon?
Satarsanız;
İşte, zenginsiniz...
Ama...
Bu servetle erişeceğiniz dünyayı görmedikten sonra, paranın
değeri var mı?
Ya da derdiniz para değil;
Başarı ve saygınlık...
Size gözlerinizin karşılığında bulunduğunuz şirketin genel
müdürlüğünü verseler kabul eder misiniz?
Cevabınız "Hayır" değil mi?
O halde siz; aslında hem zengin, hem başarılısınız...
Yeter ki;
Allah'ın size verdiği bu değerlerin bilincinde olun.,
Bunları, görebileceğiniz bir başarı bir hayata geçirin.
O halde...
ASLA UMUTSUZLUK YOK!



    159 sayfa 69 kısa öyküden oluşuyor. O kadar akıcı ki elime alıp kitabımı bitirmem bir oluyor, sonuna gelince niye bu kadar çabuk bitiyor diye üzülüyor insan :( 
Hepsi birbirinden farklı, düşündürücü, keyifli öykülerden oluşuyor. Geveze 'nin diğer kitaplarında da yazdığım gibi her kitapsever kısa kısa molalar vermek istiyorsa Geveze'nin tüm kitapları doğru tercih...

Kadir AYDEMİR Röportajı

Blogumu açmaya karar verdiğimde tek amacım sadece okuduğum ve sevdiğim kitapları yazmanın da yanında kafamda farklı farklı projeler vardı. Bunların hepsini yavaş yavaş ve tek tek gerçekleştiriyor olmak beni inanılmaz mutlu ediyor:) Bunlardan bir tanesi de ulaşabildiğim yazarla röportaj yapabilmekti ki ilkini geçen hafta cumartesi Kadir AYDEMİR'le gerçekleştirdik. 

Kadir AYDEMİR yitikulkeyayinlari 'nın sahibi kendine ait kitaplarının olmasının yanında da inandığı yazarların kitaplarını basmak için de destekliyor. Benim için oldukça heyecanlı başlayan röportaj sonrasında harika bir edebiyat sohbetine döndü:) 

Bakalım ben neler sormuşum, Kadir AYDEMİR neler demiş....

*Kitap yazmaya ne zaman karar verdiniz? Herşey ilk karar verdiğiniz gibi mi oldu?
Çocukluk hayalimdi kitap yazmak ama 90'lı yılların sonunda sadece şiirlerle başladı. Önce şiir dergisi sonra internet sitesi ve 2000 yılından sonra kitaplarla bugünlere kadar geldi.

*İlk kitap okuma alışkanlığınız kaç yaşında başladı?
13-14.

*İlk yazdığınız kitap hangisi?
Sessizliğin Bekçisi 2002.

*Kitap yazma konusunda çevrenizden destek aldınız mı?
Ne yazık ki destek yerine daha çok köstek oldular! İlk bu işlere başladığımda maddi manevi sıkıntılı dönemlerdi ama ben param olmadığında bile simit alıp karnımı doyurmak yerine kitap alıp ruhumu doyurmaya karar verdim.

*Kendinize ait toplam yayınlanan kaç kitabınız var?
Toplam 5; 3 Şiir, 2 Öykü.

*En çok nerede ve hangi ortamda yazmak sizi mutlu ediyor?
Yolculukta, cafe de, evde aslında kağıt ve kalemin olduğu her yerde önce kağıda yazar sonra bilgisayara yazarım.

*Yitik Ülke kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
1997 yılında sadece internette şiirlerimi yayınlıyordum orda aynı zamanda şiir sever diğer insanlarla yazıştığımız bir yerdi sonra sonra şiir sitesi edebiyat sitesi oldu. Sonrasında günlük yazdığım bir yerken bugünlere geldi.

*Yakın zamanda yeni bir kitap projeniz var mı?
Tuhaf Alışkanlıklar, Cunda Öyküler-2 ve Blogger Kitabı.

*Kendinize ait bir kütüphaneniz var mı? Yaklaşık kaç kitabınız var?
Evet kendime ait bir kütüphanem var iki ayrı evde toplanmış çoğu şiirlerden oluşan yaklaşık 2000 kitap.

*Siz kitap alışverişinizi nerden yapıyorsunuz?
Pandora Kitapevi ve Mephisto Kitapevi ama internetten alıcaksam http://www.kitapvitrini.com/.

*Sahaflarla ve geçmişten gelen kitaplarla aranız nasıl?
Sahaflardan sıklıkla alışveriş yaparım. Genellikle şiir raflarını ve dünya klasiklerini karıştırırım. Çoğunluklada Bitap Sahaf ve Galatasaray Sahaçılar Çarşısından alışveriş yapmayı tercih ederim.

*Şuan ne okuyorsunuz?
Aynı anda en az 4-5 kitap okuyorum. O yüzden şunu okuyorum diyemem ama onlardan birkaç tanesi Savaş Sanatı ve Anna AHMATOVA şiirleri...

*En sevdiğiniz türk yazar kim?
Sabahattin ALİ, Sait FAİK, Turgut UYAR, Arkadaş Zekai ÖZGER.

* En sevdiğiniz yabancı yazar kim?
Milan KUNDERA, Yannis RİTSOS, Jose SARAMAGO, Pablo NERUDA.

*Şuan kitap dünyasını nasıl buluyorsunuz?
Eskiye göre sosyal medya ve internet sayesinde de inanılmaz canlı buluyorum.

*Yazmak dışında neler yapıyorsunuz?
Gazeteciyim aynı zamanda Editörlük ve Metin Yazarlığı yapıyorum.

Bu güzel sohbet için Kadir AYDEMİR' e çok teşekkür ederim. Beni kırmayıp röportaj yazmayı kabul etti. Bir de üstüne gelirken bana http://potkalkitap.com'dan çıkan üç kitap hediye etti. 

Kendisine dilerseniz twitter dan dilerseniz http://www.yitikulkeyayinlari.com'dan, dilersenizde her hafta yazdığı http://www.kitapvitrini.com'dan ulaşabilirsiniz.

   Daha önce okuduğum Yitik Ülke kitaplarımı da yanımda getirmeyi unutmadım:) Beni kırmayıp ikisini de imzaladı:)


    Edebiyat dünyasında Kadir AYDEMİR'e başarılar dilerim...

10 Ekim 2012 Çarşamba

Yasemin ŞEFİK - ANLADIM BOZUKLUĞU

Bana ilk Yasemin ŞEFİK' i mutlaka okumalısın dediklerin de yazılanın bir şiir(!) kitabı olduğunu hiç düşünmemiştim. Kitabı ilk elime aldığımdaki şaşkınlığımı kelimelere dahi dökemiyorum siz düşünün... :))
    Tarihimi de attım:)


    Arka Kapak;
siz sesini tanıyorsunuz aslında...
yasemin şefik yıllardır radyo programcısı!
biz onu dinlemekle kalmayın, yazdıklarını da okuyun istedik.
çünkü o anladı birçoğumuzdaki bozukluğu...

yaşadıklarım ve yazdıklarım hep bana kapak oldu.
ama bu sefer arka kapakta güzel durdu.
canın nasıl istiyorsa, hangi sayfasını okumak istiyorsan
öyle okunsun diye yazdım.
ve kitabı kışın tam ortasında yazdım.,
e demiştim ben YAZdım...

anladım bozukluğu
hep "anladım" diyenlerin yanılgısıdır.

şimdi ben şiir yazıyorum...desem
çok güzlebilirsin.
halbuki gayet ciddiyim.
hayır şiir konusunda değil,
şairi konusunda...

yasemin şefik


    187 sayfa kısa kısa dörtlüklerden ve şiirlerden oluşan inanılmaz keyifli bir kitap :) Yasemin ŞEFİK'i twitter'dan attığı twitlerle, yaptığı radyo programlarından dolayı zaten severek takip ederken, kitabını okuduktan sonra daha da bir sevdim desem yalan olmaz! 
Bir kere hayatla dalga geçicek kadar kıvrak bir zekaya sahip! Yazdıklarında da bunu okuyucuya hissettiriyor. 

Ben Yasemin ŞEFİK'in ikinci kitabı DÜNLÜK'ü beklerken sizi ''ANLADIM BOZUKLUĞU''nu okumaya davet ediyorum...

9 Ekim 2012 Salı

Teşekkürler :)

  Bu haberi twitterdan yitikulkeyayinlari 'nın sahibi Kadir AYDEMİR duyurunca o kadar mutlu oldum ki sizinle de buradan paylaşmak istedim. Bu hafta ki kitapvitrini köşesinde ki yazısında beni haftanın sitesi seçmiş :) 

Buradan tüm samimiyetiyle bunu yazdığı için çok teşekkür ederim.

Ve ''Kitap Deyince'' köşesinde yine beni yazmış http://www.kitapvitrini.com/once-yasa-sonra-yaz-gercek-bir-anin-olsun-n193.html

8 Ekim 2012 Pazartesi

Hayaldi Gerçek Oldu :)

  O kadar mutluyum ki gün geçtikçe blogla ilgili kafamda planladığım herşey tek tek gerçek oluyor. Bunlardan biri de Kitap Bağımlısı'nı kitap ayracı yapmaktı.

Hayaldi gerçek oldu! 

  Ben bu zamana kadar istediğim kitap ayracını bulamayanlardandım, hep kendi tasarladığım bir şey olsun, seve seve kullanayım ve sevdiklerime hediye edeyim diyordum, sonunda oldu. 
Heyooo benim de artık bir kitap ayracım var:)
    Tabi bu güzel cicileri kim tasarladı, yaptı diye merak ediyorsunuz? Benim Canım arkadaşım Gülcan yaptı. Aslında kendisi çok başarılı bir mücevher tasarımcısı ama beni kırmayarak bu cicilerle sıkılmadan uğraştı. :) Buradan ona çok çok teşekkür ederim. :) Bakalım siz beğenicek misiniz?:)

Fernando MORAİS- PAULO COELHO BİR SAVAŞÇININ YAŞAMI

Paulo COELHO  benim en sevdiğim yazarlardan biri, onun alışılmışın dışında ki kitaplarını severek okuyorum. Her zaman hayat hikayesini çok merak etmiştim. Nasıl bir hayatı var da bu hayat ona bu kitapları yazdırıyor diye!
    Bir kitap alışverişim de tesadüf eseri bu biyografi kitabını bulduğumda hiç düşünmeden almıştım.
    Tarihimi de atmışım! Aslında kütüphaneme gireli baya uzun zaman olmuştu ama ne yazık ki kendisi ile birbirimize pek ısınamadık. O yüzden üç kitap kadar elimde sürünmek zorunda kaldı:(
   Evet henüz Paulo COELHO kitaplarının tamamını okuyamadım ama diğerleri okunacaklar listemin en başında.
    
  Arka Kapak;
"Fernando'ya daha önce kimseye söylemediklerimi anlattım...kendime bile söylemediklerimi..." Paulo COELHO
Paulo COELHO, kitapları 100 milyondan fazla satmış,sayısız ödül kazanmış bir yazar, edebiyat dünyasının süperstarı. Dünyanın hemen hemen her köşesindeki 135 milyondan fazla okura ilham kaynağı olmuş evrensel bir figür.
Üç yıl boyunca Paulo COELHO'nun izini süren Fernando MORAİS, kendi deyimiyle "onun yaşamını didik didik etti, özel ilişkilerini derinlemesine inceledi, vasiyetini okudu, ilaçlarını öğrendi, ceplerini yokladı ve aşk maceralarının meyvesi olabileceklerini düşündüğü çocukları aradı". Hepsinden önemlisi, Coelho'nun kırk yıldır tuttuğu günceleri inceleme şansı yakaladı. Yazarın altmış yıllık yaşamına sığdırdıklarını bir yapbozun parçaları gibi birleştirdi, böylece onun sıradışı varlığını büyük bir açık yüreklilikle yansıtan bu kitap ortaya çıktı.
Simyacı, Veronika Ölmek İstiyor, Brida, Elif gibi romanlarıyla ülkemizde de çok sevilen Paulo COELHO'nun yaşamöyküsü, tıpkı kitapları gibi, bir solukta okunan sürükleyici bir serüven; "Büyücü"nün gizemli dünyasına açılan kapı.
    517 sayfanın bu kadar sıkıcı olması kesinlikle Paulo COELHO'nun hayatından değil yazarın anlatım dilinin kötü olmasından:( O kadar ayrıntı dolu ki bir süre sonra anlatılan herşey birbirine giriyor ama herşeye rağmen Paulo COELHO seven her kitapseverin sabırla okuması gereken bir kitap. Hani derler ya hiçbirşey dışardan gözüktüğü gibi değildir onun hayatıda o kadar şaşırtıcı ki yok artık dedirtiyor!!!
 Hayatının bir kısmını akıl hastanesinde mi geçirmemiş, uzun yıllar uyuşturucu madde mi kullanmamış, en büyük hayali ünlü bir yazar olmakmış ama bu hayale ulaşana kadar destek yerine hep köstek olmuşlar daha daha ne ayrıntılar var kitapta... Sizin en sevdiğiniz Paulo COELHO kitabı ne merak ediyorum?

4 Ekim 2012 Perşembe

GEVEZE - KADINA DAİR

Geveze'nin tüm kitaplarını okumak için sıraya koymuşken sıra ''Kadına Dair'' olana geldiğinde bu kadar gülerek, keyifle okuyacağım bir kitap olacağını hiç düşünmemiştim. :)
    Arka Kapak;
    "Kadınlar...Tarih boyunca uğruna her şeyin yapıldığı kadınlar...Güzel ya da çirkin, esmer ya da sarışın... Şişman ya da zayıf, hiç fark etmez. Onların damarlarında kadın kanı akmaktadır ki, bu da onları daha anlaşılmaz, daha karmaşık ve daha çekici yapmakta."
     Geveze "Kadına Dair" kitabının önsözünde böyle diyor kadınlar için. Ama bu alıntı onlar hakkındaki görüşlerinin sadece küçük bir parçası. Kadın erkek ilişkileri, kadınlar toplumda nasıl tanımlanır, onlara ne gibi sıfatlar takılır, neye benzetilirler, niçin burçlara ilgi duyarlar, gerçekten anlaşılmaz mıdır gibi aklı kurcalayan birçok soruya cevap veriyor Geveze.
    "Kadına Dair" okurken heyecanlanacağınız, "Ben de böyle düşünmüştüm" diyeceğiniz, kadınların mantıklarının nasıl çalıştığını anlatan eğlenceli bir çalışma.
    Tarihimi de attım:)

    142 sayfa inanılmaz akıcı geçti. Aslında yaşarken bir kadın olarak yaptıklarımızın çok farkında olmazken bir erkeğin kaleminden bunları okurken çok güldüm. ''Kadına Dair'' adı gibi kadınlar hakkında herşeyden bahsediyor:) Kısa kısa betimlemeleri çok iyi. 34 kısa kısa yazıdan oluşuyor. Kitapseverler kısa bir kaçamak yapmak isterseniz tam aradığınız kitap Kadına Dair 

Şimdiden keyifli okumalar...

Vişne Bahçesi

Evetttt sonunda 2012-2013 tiyatro sezonu dün akşam başladı. Sezonun ilk gününde ilk oyunla açtık sezonu:) 
Benim için tiyatro bir tutku, izleyici olarak o koltukta oturmak beni inanılmaz mutlu ediyor. Evet adım ''Kitap Bağımlısı'' olabilir ama ben burda izlediğim oyunları, filmleri, gittiğim konserleri, gördüğüm sergileri de yazmak istiyorum. Bakalım ''Vişne Bahçesi'' nasıl bir oyunmuş:)
    Açıkcası ilk oyun olarak 'Vişne Bahçesi'ni seçmemde ki sebep hem sezonun ilk oyunu olması hem de Engin ALKAN'ın yönetiyor olmasıydı. Oyun bitiminde ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım:)

    Ben Şehir Tiyatrolarından aldığım biletleri genelde internet sitesinden online bilet olarak alıyorum. Hem rezervasyon yaptırma fırsatım oluyor hem de zaman kaybı olmadan o ay için harika tiyatro programı yapıyorum.

Oyunun Konusu;
Aristokrat bir ailenin son fertleri, tüm servetini tüketmiştir. Ellerinde kalan yegane varlık olan vişne bahçesiyle çevrili çiftlikleri ise, borçlarından ötürü satılmak üzeredir. Üretmeye ve çalışmaya alışık olmayan bu insanlar;
kapılarını sıkıca kapadıkları evlerinde, servetlerinin son kırıntılarını tüketirken, dışarıda yaşanan büyük değişim, sadece o ünlü vişne bahçelerini değil, eskiden olduğu gibi sürdürebildiklerini sandıkları yaşamlarını da tehtit etmektedir.

Oyuncular;
Ranyevskaya: Hümay Gülbağ Belgin
Anya: Aslı Nimet Altaylar
Varya: Berna Adıgüzel
Gayev: Zafer Kırşan
Lopahin: Engin Alkan
Trafimov: Emre Şen
Pişçik: Hüseyin Tuncel
Şarlotta: Işıl Zeynep Tangör
Yepihodov: Murat Üzen
Dunyaşa: Selin Türkmen
Firs: Erhan Abir
Yaşa: C.Ahhan Şener
Yolcu, Posta Memuru: Çağlar Polat
İstasyon Şefi: Samet Hafızoğlu
Hizmetliler, Konuklar ve Yolcular: Samet Hafızoğlu, Çağlar Polat, Başak Erzi, Zeynep Ceren Gedikali, Destan Batmaz

    Ben Rus oyunlarını oldum olası sevmişimdir. ''Vişne Bahçesi'' zevk ve sefa düşkünü zenginlerin sonlarını düşünmeden yaşarlarken onların evlerinde zamanında hizmetli olan çalışanların oğullarının hırsla ve azimle, hiç durmadan çalışarak dengelerin değişmesine sebep olmaktadır. Ellerinde kalan tek hazineleri olan Vişne Bahçelerini de almaktadır. Zenginlerin hazin sonunu, kölelerin de zaferini anlatan oyun, konusundan çok oyuncuların kostüm ve makyajıylada göz büyülüyor. Sezon daha yeni başlamış olsada bu sezonu bitirmeden mutlaka izlemelisiniz.
   Bilet bulabilir misiniz bilmiyorum ama Vişne Bahçesi'nin Ekim ayı için Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde 5 oyun daha oynuyacak. Siz bu oyunu programınıza alırken ben sıradaki oyun için biletlerimi aldım bile... :)

3 Ekim 2012 Çarşamba

Blogger Kitap Anketi - Retro Moda

İkinci anketi kimle, nerede, nasıl yapsam derken aklımda olan ama benimle anket yapmaya pek gönlü olmayan Retro Moda'yı ikna ettim. :) Anket bittikten sonra insanın sevgilisiyle anket yapmasının çok da doğru bir karar olmadığına karar verdim. :) O kadar eğlendim ki bir ara gülmekten devam bile edemedik! 

Cumartesi akşamüstü Asmalı House Cafe'de şen kahkahalar atarak etrafı rahatsız eden çift bizdik, evet :)
*İlk okuduğunuz kitap?
Reşat Nuri Gültekin Çalıkuşu. (Orta okul ödevi olduğundan dolayı)

*Şuan ne okuyorsunuz?
Şuan birşey okumuyorum! E- kitaplara sardım ufaktan...

*Bu zamana kadar sizi en etkileyen kitap hangisi?
Simyacı

*Ayda ortalama kaç kitap okuyorsunuz?
İşim gereği kitaptan daha çok internetten bülten, makale ve mini e-kitap okuyorum. Bu da yaklaşık 5 kitap diyebiliriz. :)

*En çok hangi tür kitapları okumayı seviyorsunuz?
Genel olarak Biyografi ve işle alakalı kitaplar okuyorum. İletişim, medya gibi...

*Kitap alışverişinizi en çok nerden yapıyorsunuz?
Özellikle kitaplarımı aldığım bir yer yok, kitap almak istediğimde o an elimin altında neresi varsa orayı tercih ediyorum. Burası D&R olabilir, internetten alabilirim, Nezih, Remzi ya da Beyoğlu'nda her hangi bir kitapçı da olabilir.

*Kitap okuma alışkanlığınız tam olarak kaç yaşında başladı?
Lise son sınıfta on yedi gibi.. Lise bittikten sonra gerçek hayata atılacaz ya o sebeple neler oluyor iş hayatında bir görelim dedim. :)

*En çok sevdiğiniz Türk yazar hangisi?
Ben olayı kişiselleştirmiyorum. :) Özellikle sevdiğim bir türk yazar yok. Yani kitabı alırken hangi yazar yazmış diye bakmıyorum. Kitaptan bir kaç sayfa çeviririm, arkasını okurum beğenirsem alırım.

*En çok sevdiğiniz yabancı yazar hangisi?
Türk yazarda olduğu gibi özellikle şunu seviyorum bunu seviyorum diyemem. Ama Paulo Coelho'yu sempatim var. :)

*En çok hangi yazarla tanışmak isterdiniz?
Hiçbir yazarla tanışmak istemezdim. Öyle bir arzum hiç olmadı, olmazdı da! Yazar değil ama Einstein'la tanışmak isterdim.

*Birgün kitap yazmak ister miydiniz? Konusu ne olurdu?
Evet isterim hatta her an yazabilirim de..! Ama açıkcası belli bir konu yok aklımda o yüzden herşey olabilir. Şu an güncel olan bir çok kitap gibi yani... Konudan konuya geçebilirim. :)

*Bu zamana kadar sizi en etkileyen kitap kahramanı hangisi?
Okuduğum kitaplarda genelde kahramanlar olmuyor. O yüzden yıllar önce okudum ve beni etkileyen kitap kahramanı Cin Ali'dir. :)

*En çok kitap okumayı sevdiğiniz yer neresi?
Otobüs, tren, gemi gibi uzun yolculuklar da.

*Hiç korsan kitap aldınız mı?
HAYIR!!! Ama bu almayacağım anlamına gelmez. Yani kitap aldığım sıralarda demekki hiç korsan kitapçıya denk gelmemişim.

*Size ait bir kütüphaneniz var mı? Kütüphanenizde ortalama kaç kitap var?
Evet, 60'a yakın kitabım var.

*Başucu kitaplarınız neler?
Kitap yerine başucumda genel de aylık dergiler var. :)

Bu güzel sohbet için Onur'a çok teşekkür ederim. Ona twitter, tumblr ve blog'undan ulaşın. Çok seveceksiniz!

Sahaf Festivali Var Dediler Gittik :)

Daha önce beş defa düzenlenmiş olan, Sahaf Festivali'ne altıncısından haberdar olup ilk kez katılıyor olmamın sebebi: kesinlikle ''kediler'':) 

''Geç olsun güç olmasın'' dedim ve geçen hafta Cumartesi günü sevgilimle beraber Sahaf  Festivali'nin yolunu tuttum...
  Adımımı atar atmaz  o kadar büyük bir şaşkınlık yaşadım ki nereye bakıp, ne yapıcağımı şaşırdım. :) O kadar tarihin buram buram koktuğu kitabı, daha da güzeli o kadar kitapseveri hiç bir arada görmemiştim! Havanın da güzel olması Sahaf Festivali'nin bonusu oldu. 
  Herşey çok güzeldi ama tek sıkıntı festivalin yoğunluğundan ve her dükkanın alan yeri darlığından dolayı kitapların çok karışık dizilmiş olması ve aradığını çok kolay bulamamak oldu ki herkes aynı şeylerden şikayetçiydi.

  Aklım hala bu hazine de kaldı. 1966 basımı Sabahattin ALİ'nin en aranan kitabı ne yazık ki fiyatından dolayı benim olamadı. :( Ama Agatha CHRISTIE'nin ilk basım yedi kitabı ve teyze olmama 1,5 ay kala Masal Prenses'in ilk kitabını aldım:)

Basım Tarihi; 1972
Basım Tarihi; 1968
Basım Tarihi; 1972
Basım Tarihi; 1963
Basım Tarihi; Ne yazık ki tarih yok:( düşünün o kadar eski!
Basım Tarihi; 1963
Basım Tarihi; Ne yazık ki tarih yok:( düşünün o kadar eski!

Kim bilir bu kitaplar bana gelene kadar kaç kiş okudu, kaç ev dolaştı, kimler kime hediye etti! Sayfaları sararmış, buram buram matbaa kokusu var.
Ben asıl aradığım iki kitabı bulamadım ama kaptığım sekiz kitapla da çok mutluyum:) Eğer fırsatınız varsa mutlaka siz de gidin!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...