29 Kasım 2012 Perşembe

Teşekkürler :)

Yurt gazetesi Kültür ekinde geçen haftaki "Sosyal Bağ" başlıklı yazıda haftanın blogu bölümünde ben varım. :)
Yurt Gazetesine buradan teşekkür ediyorum.

Woody ALLEN- YAN ETKİLER

     Woody ALLEN okumak, onun filmlerini izlemek beni hep mutlu etmiştir. En büyük eksikliğim de kabarık bir okunacak kitap listem olduğundan Tüysüz den sonra okuduğum ikinci kitap olmasıdır. Ama kararlıyım en kısa zaman da hem filmlerinde hem de kitaplarında tüm seriyi tamamlıyacağım:)

Tarihimi de attım:)
Arka Kapak;
   Yanlız geçirdiğim gecelerde, mükemmelliğin estetiğini düşünmeye başlamıştım. Doğada "mükemmel" olan bir şey var mıydı, Hyman amcamın aptallığını saymazsak? Ben kimdim ki mükemmeli arıyordum? Bunca kusurum varken üstelik. Kusurlarımın listesini çıkaracak oldum ama bir numaralı olanda takıldım kaldım: 1) Bazen şapkasını unutur.

   Ne kadar ihtiyatlı, suçluluk içinde ve evhamlı olsam da, bu gece benim gecemdi. Connie Chasen ve ben, birbirimize inkar edilemeyecek bir çekim duyuyorduk ve sadece bir saat sonra, keten çarşafları oraya buraya savurarak, insan tutkusunun absürt koreografisini şaşmaz bir duygusal bağlılıkla icra ediyorduk. Yaşadığım en erotik ve tatmin edici seks deneyimiydi. Olaydan sonra kız kollarımda gevşemiş ve doymuş bir halde yatarken, kaderin benden nasıl intikam alacağını merak etmeye başladım. Kör mü olacaktım? Kötürüm mü kalacaktım?

   Tamam, bilim bize peyniri pastörize etmeyi öğrtetmiştir. Bunu arkadaşlar arasında denemek eğlenceli de olabilir. Ya hidrojen bombası ne olacak? Bunlardan biri yanlışlıkla masadan düştü mü meydana gelenleri gördümüz mü hiç? Sonsuz bilmecelere kafa yorarken insan, bilim nerede? Evren nasıl doğdu? Ne zamandır var? Madde, bir patlamayla mı, Tanrı'nın kelamıyla mı ortaya çıktı?

   Özetlemek gerekirse, geleceğin büyük fırsatlar barındırdığı kesin. Ayrıca tuzakları da var. Önemli olan, tuzaklardan kaçınmak, fırsatları yakalamak ve akşam tarfiğine kalmadan eve dönmek.

    177 sayfa klasik Woody ALLEN tarzını yansıttığı için ne olup bittiğini anlamadan ne yazık ki bitti:( 
''Yan Etkiler'' kısa kısa hikayelerden oluşmakta, hepsi de farklı farklı, zaman zaman mantıklı, bazen mantık dışı konular anlatılmakta. Ben sıkı bir bir Woody ALLEN hayranıyım hatta keşke kendisi benim dedem olsaydı diye de bir serzenişim de yok değil.. :) Düşünsenize dedem Woody ALLEN:) buraya bunu yazması ayrı, düşünmesi ayrı keyifli:) Olsun kendisi dedem olmasa da onu ve absürd komedi tarzını çok seviyorum. Dedem diye söylemiyorum ama eğer Woody ALLEN okumayı seviyorsanız, mutlaka okuyun derim:)

23 Kasım 2012 Cuma

Öğretmenler Günü Kutlu Olsun...

    Öncelikle başöğretmenimiz Musatafa Kemal Atatürk'ün, beni bu zamana kadar okutmuş tüm öğretmenlerimin, Canım arkadaşlarım Feray ve Hande'nin sonra da tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun...

22 Kasım 2012 Perşembe

Özdemir ASAF- DOKUZA KADAR ON

   Evet ilk kez okuduğum yazarlar beni her zaman çok heyecanlandırır ki Özdemir ASAF da onlardan biri... Ne yazık ki şiir sevmeyen bir kitapseverim ama uzun zamandır ''hiç olmazsa bir tane Özdemir ASAF okumalıyım'' diyordum ve sonunda okudum...
   Tarihimi de attım! Sanırım şiir okumanın raconunu bilmediğim için başlamamla bitirmem bir oldu ki bunda bir hata var!!!
    Arka Kapak;
Yanlızlık paylaşılmaz...
Paylaşılsa yanlızlık olmaz.

    Şiir yazmak, okumak, sevmek benim hep imrenerek baktığım harika bir kültür! Evet bu konuda kendimi zorluyorum ama olmuyor ne yazık ki:( Ben şiir sevmeyenden daha çok sevemeyen taraftayım! Ama ne olursa olsun insan hayatında bir tane bile olsa Özdemir ASAF okumalıdır diyerek Dokuza Kadar On'u sanırım şiir okumayı bile beceremediğimden hemencecik okuyup bitirdim.
   Bir arkadaşıma şiirlerle aramın iyi olmadığını söylediğim de sen de haklısın şiir sevilmez sevdirilir demişti. Bu konuda iş sevgilim'e düşüyor sanırım:) İlk fırsatta ona bol bol şiir kitabı alıp, çalışmasını, sonrada bana sevdirmesini sağlamakta yapıcaklarımın arasında en baş sırayı alıyor! :)

   Şaka bir tarafa herkes mutlaka hayatı boyunca bir tane bile bir Özdemir ASAF okumalı derim...

Cloud Atlas/ Bulut Atlası

Vizyona girdiği günden ne yazık ki yoğunluktan dolayı 23 gün sonra izleyebildiğim bir film Bulut Atlası...     1850'lerden bir kaşifin macerası, 1930'lardan eşcinsel bir müzisyenin aşkı, 1970'lerden bir gazetecinin kahramanlığı, bir yayıncının huzurevinden kaçışı, geleceğin Seul'undan bir klon isyanı ve kıyamet sonrası...Tüm bu hikayeleri içeren bir senaryo; Tom Hanks, Halle Berry, Hugo Weaving, Jim Broadbent, Susan Sarandon, Hugh Grand'ın olduğu zengin bir kadro...

   Film vizyona girer girmez her izleyenden bir ses çıktı. Kimi çok beğendi, kimi hiç beğenmedi, kimi çok sıkıldı, kimi sıkılmadı, kimi gözlerini ayırmadan dikkatlice izlerken, kimi filmin bitmesini bile beklemeden salonu terk etti. Sanırım tek ortak nokta filmin süresinin çok uzun olmasıydı. :)
   Ben iyi ya da kötü hiç farketmez çok eleştiri alan şeylerle ilgili etrafımda ki seslere kulak vermektense kendim yaşayıp, deneyimlemeyi sevenlerdenim. Bulut Atlası'nda da öyle yaptım ki iyi ki öyle de yapmışım. Çünkü ben filmi çok beğendim.
   Evet filmde 6 farklı hikaye ve 6 farklı zaman dilimi var ve bu hikayelerin her biri aslında birbiri ile bağlantılı olayları anlatıyor. Ama beni özellikle ikisi çok etkiledi. 1930'larda eşcinsel bir müzisyenin aşkı ile geleceğin Seul'undan bir klon isyanı ve kıyamet sonrası...
   Bulut Atlası son zamanlarda vizyona giren başarılı filmlerden bir tanesi mutlaka izlemeli. İyi seyirler...

20 Kasım 2012 Salı

Ben Sinema Artisti Olmak İstiyorum

2012-2013 Tiyatro sezonunun yedinci oyunu da "Ben Sinema Artisti Olmak İstiyorum"
Oyuncular;
Steffy: Bestem TÜREN
Libby TUCKER: Derya ÇETİNEL
Herbert TUCKER: Erhan YAZICIOĞLU

Konusu;
Libby Tucker'ın, on altı yıldır görmediği babasının yanına geldiğinde nasıl karşılanacağı hakkında hiçbir fikri yoktur. Hollywood'da senaryo yazarı olan babası Herbert Tucker, onun sinema artisti olma hayallerine yardım edecek midir? Bu karşılaşmayla başlayan geçmişin sorgulanmasına, babasının kız arkadaşı Steffy ile arasındaki sorunlar da eklenince gerilim artar.

   Bu oyun hakkında özel bir sebepten dolayı yorum yazmak istemiyorum. Ama buradan da oyun'u paylaşmak istedim. Keyifli ve güzel bir oyun izlemek isterseniz Şehir Tiyatroları'nın Aralık ayı programında var buradan ulaşabilirsiniz. İyi seyirler...

TwitPaşa - PAŞAPORT

  Twitterdan kız kardeşim'in ısrarı ile takip etmeye başlamıştım TwitPasa 'yı. Sonrasında kitabının çıktığını duyunca aslında biraz önyargılı yaklaşarak alsam mı? almasam mı? diye düştüğüm ikilemden merakıma yenik düşerek okumaya başladım Paşaport'u... :)
    Tarihimi de attım! Hatta aynı gün hem başlayıp, hem de bitirdim. :)

    Arka Kapak;
  Twitter ülkemizde daha bu kadar popüler değilken, o, Twitter'da popülerdi. Seyahat notlarıyla ve karşılaştığı ilginç durumlara espirili yorumlarıyla okuyuculara kendini sevdiren ve kısa zamanda takipçilerini çoğaltan TwitPaşa, gezip gördüğü yerleri kendi uslubuyla anlatıyor. Paşaport'u okurken dünyanın çeşitli ülkelerini ve kültürlerini yakından tanıyacak, aynı zamanda Paşa'nın başından geçenlere tanık olacaksınız. Onunla birlikte yolculuk yapmanın ne kadar eğlenceli olduğunu keşfedip, yazdıklarına kahkahayla eşlik edeceksiniz. Kemerinizi bağlayın, iyi yolculuklar.

   Evet ben Paşaport'a korkunç bir önyargıyla başladım ama 163 sayfa'nın her sayfası önyargımdan dolayı beni utandırdı :( Paşaport, twitter fenomeni TwitPaşa'nın Dünya da gezdiği 21 lokasyonu; bu yolculuklarda yaşadıklarını, tanıdığı insanları, kültür faklılıklarını, yediğini, içtiğini, başına gelen komik olayları anlatıyor. Kitap bittikten sonra neden 363 değil de 163 sayfa diye çok üzüldüm ki bu benim için her zaman olmayan bir his! 

 Ben ne yazık ki Paşaport'ta yazdığı hiçbir yere henüz gitmeyenlerdenim ama birgün kitapta paylaştığı herhangi bir ülkeye gidersem Paşaport kesinlikle benim rehberim olacak. :)
  Seyahat etmeyi seviyorsanız, yok seyahat etmekten hoşlanmam ama anı kitabı okumayı seviyorum diyorsanız, yok onu da sevmem ama Twitter'da ki TwitPaşa ne yazmışta Kitap Bağımlısı bu kadar sevmiş diyorsanız KESİNLİKLE bu kitabı okumalısınız!!!

Yazara Not: Keşke yazıların arasında o seyahatlerde çekilen fotograflarda olsaydı!

19 Kasım 2012 Pazartesi

Ayşe ARMAN- ALYA, SEVGİLİM VE BEN Bizim Hikayemiz...

   Evet sıkı bir Ayşe ARMAN okuyucusuyum o yüzden bu kitap çıkar çıkmaz alıp hemen okumuştum. Kitabı alırken beni en çok mutlu eden şey ise tam Ayşe ARMAN'lık bir hareket olan kitabın geliri'nim Lösev'e bağışlanmasıydı! Hem sevdiğim yazar'ın ilk kitabını keyifle okudum hem de Lösev'e yardım etmiş oldum:)
    Arka Kapak;
En başta " Alya kitabı" yapmak üzere yola çıktık.
Ama sonra baktık, kitap, "Alya kitabı" olmaktan çıkmış, esas olarak bizim minik, çekirdek ailemizin hikayesi olmuş
Bu sayfalar bizi anlatıyor.
İçeriden sansürsüz.
Katıksız.
Bu kitap, buzdolabının üzerine yapıştırılmış olan, yazı masamın arkasında asılı duran fotograflardan oluşuyor.
Tamamen doğal fotograflar.
Bizim ev halimiz.
En basit, en yalın, en samimi...
Ve ben seviyorum bu halimizi.
Bu benim hayattaki en büyük başarım;
Böyle bir aileye sahip olmak.

   Önce bu kitabın hazırlanmasında emeği geçen herkesi tebrik etmek istiyorum. Kapağı, fotografları, baskısı, kitap içi dizaynı o kadar güzel ki insanı resmen büyülüyor. Ayşe ARMAN arka kapakta da yazdığı gibi kitapta aşık olduğu adamı, Alyasını, evini, hayatını kısa kısa anlatıyor. Kaleminden daha çok o kadar çok ve güzel fotograf var ki insana modern foto roman tadı veriyor:)
   Hem Ayşe ARMAN'ı seviyorsanız hem de yanında onu sevmekten çok Lösev'e ufakta olsa katkıda bulunmak istiyorsanız hemen bu kitabı alın derim ama burdan Ayşe ARMAN'a sesleniyorum ikinci kitap ne zaman?:)

16 Kasım 2012 Cuma

KIRMIZI BÜLTEN- 1

  Hiçbir kitap için kolay kolay kötü demem, verilen emekten dolayı diyemem ama artık demeye karar verdim! Tamam İhsan Oktay Anar çok iyi bir yazar olabilir ama ben tarzını ve dili'ni sevmedim!
   Daha da kötüsü bu kitap bana hediye, sıkı kitap okuyucusu birinin en sevdiği kitap olduğu için, gülmeli miyim?:) Aglamalı mıyım? :( bilemedim. Ama kitap konusunun kesinlikle zevk meselesi olduğuna bir kez daha inandım. Kitap bitti ama ben hiçbir şey anlamadım. Eğer sesimi duyan varsa bu kitabı okuyup anlayanlardasınız lütfen bana da anlatın:)

14 Kasım 2012 Çarşamba

Agatha CRISTIE- BİRİSİ ÖLECEK

 Okuduğum dördüncü Agatha CHRISTIE kitabı ama en beğendiğim On Küçük Zenci den bile daha çok etkiledi beni... Sıkı bir polisiye kitabı Birisi Ölecek!
    Kitabımı 6.Sahaf Festivali 'nden aldım. Tarihimi de attım ama asıl benim için önemli olan benim attığım güncel tarihten daha çok kitabın basım tarihiydi! Kim bilir benim elime ulaşmadan önce kaç kitapsever okudu, kaç ev dolaştı...

   Arka Kapak;
   Güzel yıldız Jane Wilkinson, iri mavi gözlerini Belçikalı detektife dikmişti. " Yalvarırım Mösyö Poirot, beni kocamdan kurtarın. Onu başımdan atmam lazım!"
   
   Poirot, gülümsedi. " Fakat ben ne yapabilirim ki?.."
   -" Bilmiyorum.. Çok zeki olduğunuzu söylüyorlar.. Muhakkak bir yolunu bulursunuz. Mösyö Pairot, beni Lord Edgware'den hemen kurtarmalısınız. Yoksa..."
   Poirot kaşlarını kadırdı, "Evet, yoksa?..."
   Jane Wilkinson, derin bir nefes aldı. "Yoksa, birimizden biri mutlaka ölecek!.."

    Kitabı bitirdikten sonra hangi ara ve ne zaman 192 sayfa bitti dedirten bir kitap oldu. Ben ki çok fazla polisiye ve cinayet romanları okumaktan hoşlanmazken  Agatha CRISTIE bana resmen sevdirdi..
   ''Birisi Ölecek'' kitabında da kocasından boşanmak isteyen bir kadının Agatha CRISTIE'i kitapları'nın vazgeçilmez kahramanı Mösyö Poirot'a ulaşması ve ondan yardım istemesi ile başlayan olayları anlatıyor. Yardım istedikten birgün sonra kocasının ölü bulunması da olayları başlatıyor. Sonrasında o kadar sürükleyici ve karmaşık bir hal alıyor ki; ben bile kitabı okurken katil konusunda sürekli fikir değiştirmek zorunda kalmışken hiç ummadığım kişi katil çıktı. Katil çok zeki ama her zaman ki gibi yaptığı küçücük bir hata onu ele veriyor.
   Kitabın sonunda katilin dilinden cinayetleri nasıl işlediği de büyüleyici... Polisiye ve cinayet romanları okumayı seviyorsanız kesinlikle bu kitabı vakit kaybetmeden okumalısınız!!!

13 Kasım 2012 Salı

SARI AY/ YELLOW MOON

2012-2013 Tiyatro sezonunun altıncı oyunu da "Sarı Ay/ Yellow Moon"...
    Oyuncular;
Gizem ERDEM
İbrahim SELİM
Kaan TURGUT
Su OLGAÇ
Ayşecan TATARİ

Yazan; David GREIG
Yöneten; Pınar TÖRE


   Sarı Ay  Dot 'un izlediğim üçüncü oyunu. Biletlerimizi Dot'un 0212 251 45 45 telefonundan kredi kartımızla aldık. Hem çok pratik ve kolay oldu hem de Biletix'e göre daha uygun. :) 
Tam: 50tl Öğrenci: 25tl - Son Dakika Bileti: 20tl ama salon o kadar doluydu ki Dot'un hiçbir oyunun da son dakika bileti olacağını sanmıyorum.

   Oyundan önce Dot Salonun Gmall girişinde ki POPUP da birşeyler atıştıralım dedik ki ben orayı çok seviyorum. Dot'a yolunuz düşerse mutlaka uğrayıp birşeyler için:) Kendine ait küçük bir kütüphanesi de var isterseniz beklerken ordaki kitaplardan da okuyabilirsiniz kimbilir belki kitapların arasına koyduğum küçük notları bulup bana ulaşırsınız:)

   Salona girerken bilet kontrollerini oyuncuların yapması çok hoşdu. Bizimkileri ''Öksüzler''de ki performansından da çok beğendiğim İbrahim SELİM yaptı. Oyun için de harika bir giriş oldu. Dot'un her iki sahnesinde de oyun izlemiş biri olarak yukarıda ki salonu büyüklüğü sebebiyle daha çok seviyorum ki ''Sarı Ay'' da yukarıda ki salondaydı. :) İki oyuncu bilet kontrol yapıp izleyicileri karşılarken diğer iki oyuncuda sahnede ısınıyordu:)
   Sarı ay dekorun sadece dört sandalyeden oluştuğu bir oyun. Boşanmış bir anne babanın problemli çocugunun üzerine kurulmuş bir oyun ama o kadar farklı bir anlatım tarzları var ki insanı büyülüyor. Tam Dot tarzı bir oyun olmuş. Hele ki son sahneleri oyuncular o kadar gerçekçi anlatmışlar ki bir ara ağlama lütfen diye Su OLGAÇ'a sarılmak istemedim desem yalan olmaz. :) Sarı Ay'ı çok beğendim ama asla bir Süpernova değil!

  Bu zamana kadar hiç Dot'ta oyun izlememiş kişiler için harika bir oyun. Dot ta daha önce oyun izlemiş kişiler için de güzel bir oyun. Hadi size iyi seyirler:)

Teşekkürler :)

Yitik Ülke Yayınlarına seçimlerinden dolayı çok teşekkürler..

12 Kasım 2012 Pazartesi

Onur BAŞTÜRK - UYDURUKÇU

   Onur BAŞTÜRK yazılarını severek okuduğum bir köşe yazarı iken kitap çıkardığını duyunca koşa koşa alıp okuyanlardan olmuştum. Daha önce ki postlarımda da yazdığım gibi kısa öyküler okumayı çok sevmiyorum. Fakat UYDURUKÇU kısa öykülerden oluşmasına rağmen bu kitapta  başka birşey vardı!!!!
    Tarihimi de atmışım:) Nostalji yapmayı seviyorum:) Eskiden marketlerden de kitap aldığımı hatırlamış oldum.
    Arka Kapak;
...sıkıldığı tüm boş vakitlerinde gözüne kestirdiği insanlar hakkında
hikayeler uyduran bir UYDURUKÇU,
gece hayatının bildik diyalogları eşliğinde yaşayan TEK GECELİK bir ilişki,
EŞ DEĞİŞTİRME fazntezisi sonrası iç dünyasını yeniden inşa eden bir kariyer kadını,
Alaçatı'ya "kaçan" karı-koca arasında kalmış bir ARZU NESNESİ,
sadece gece yaşanmış/geceye bulanmış çok OYUNLU bir ilişki,
iki ünlü şarkıcı arasında kalmış bir MENAJER,
FOTOGRAFI çekilmediği zaman kendini kötü hisseden bir sosyete kadını,
arabesk bir müzikal gibi de okunabilecek üç kişilik bir YOLCULUK,
gay barlarda çalışan dansçı ile bir keman virtüözü arasında yaşanan imkansız AŞK,
perdeleri açıkken sevişen genç bir çiftle onları RÖNTGENLEYEN karşı apartmandakiler
ve tüm bu karakterlerin birbirinden habersiz uğradığı o TUHAF ev partisi...

Gazeteci Onur Baştürk ilk kitabında, şehri ve şehir hayatının
birbirinden farklı insanlarının sıra dışı (ya da aslında sıradan) hikayelerini bir araya getiriyor.
Bu on iki kısa metraj kent öyküsünü bir solukta okuyacaksınız.

"Herkese yeniden merhaba, umarım parti çok iyi gidiyordur!
Ben aranıza katılamadım, çünkü hala uydurmakla meşgulum.
Kimler hakkında ne tür "gerçek hikayeler" uydurduğumu pek yakında öğreneceksiniz.
Kim bilir belki de uydurmuyorumdur!
      Sevgiler/UYDURUKÇU"


    Kitap 223 sayfa ve 12 kısa hikayeden oluşuyor. Şehirde yaşanan hikayeleri anlatıyor... Yaklaşık 2 yıl öncesinde okuduğum bir kitap olduğu için hikayeleri tüm ayrıntılarıyla aklımda kaldı dersem koca bir yalan söylemiş olurum!!! Ama Uydurukçu ile aklımda kalan en önemli şey: bu hikayelerin hiç birinin uyduruk olduğuna inanmamam olmuştur!!!
    Onur Baştürk gibi bir adamın böyle hikayeler uydurmaya hiç ihtiyacı olmadığını düşünüyorum ama yazdığı gerçek hikayelerde isimleri değiştirmek için baya kafa patlaşmış olmalı:) Ben UYDURUKÇU'yu çok sevmiştim şuan planları dahilinde mi bilmiyorum ama ben ikinci kitabını merakla bekliyorum...
 
p.s.: Belki uydurduğu(!) hikayelerin gerçek kimliklerini de bir gün açıklar kim bilir ne dersiniz?... :)

11 Kasım 2012 Pazar

İstanbul Kitap Fuarı

İstanbul Kitap Fuarı: Konuk Ülke Hollanda

31. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı 17-25 Kasım tarihleri arasında kapılarını 22. Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı ile eş zamanlı olarak TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi-Büyükçekmece’de açacak. Konuk ülkenin Hollanda olacağı fuar 17-20 Kasım tarihleri arasında Uluslararası Salon’da Hollanda edebiyatı ve kültürünü tanıtan pek çok etkinliğe ev sahipliği yapacak.

İstanbul Kitap Fuarı’na yurt içi ve yurt dışından 600’ün üzerinde yayınevi katılacak. 
Ben katılamıyacağım ama katılmak isteyenler için küçük bir hatırlatma yapmak istedim:)

9 Kasım 2012 Cuma

10 Kasım:(

Ülkenin şu saçma sapan durumu içerisinde aslında yazacak çokta birşey yok!!! İnadına seni unutmadık, unutmıyacağız ATAM :( 
Senin izinde yolumuza devam etmeye devam ediceğiz!!! Rahat uyu...

Ateşli Sabır (Postacı)

  2012-2013 Tiyatro sezonunun beşinci oyunu da "Ateşli Sabır (Postacı)"
  Oyuncular;
Pablo Neruda; Levend ÖKTEM
Mario Jimenez; Mert TURAK
Rosa Gonzalez; Ayşegül İŞSEVER
Beatriz Gonzalez; Derya ÇETİNEL
İzdüşümler; Derya KEYKUBAT, Derya YILDIRIM, Cihan KURTARAN, Cihan KURTARAN , Hamit ERENTÜRK.
Sesler; Talha KAYA, Engin ALKAN, Ragıp YAVUZ.
    Ateşli Sabır(Postacı) izlediğim en iyi oyunlardan biri. Bir kere sahne, müzik, sahne arkası izdüşümler, sesler harika.. Tüm sahneyi büyük çakıl taşlarıyla doldurup Kara Ada'da geçen sahneleri daha da gerçekçi kılmaları da çok akıllıca olmuş.
   Oyunda sık sık Pablo NERUDA şiirlerinden dizeler duymak oyunun bonusu oldu. Onun aşk ve şehvet tadında ki şiirlerini bu oyuna uyarlanması çok başarılı olmuş. Pablo NERUDA'nın kısa biyografisi tadında bir oyun; Kara Ada da geçen hikaye ada'nın tek postacısının küçük ada da sadece Pablo NERUDA'ya mektup gelmesinin üzerine kurulu bir oyun. Postacı Mario aşık olduğu kızı Pablo'nun şiirleriyle baştan çıkarmasını ve sonrasında gelişen olayları anlatıyor.

  Daha da güzeli Pablo NERUDA'nın Nobel Ödülü aldığında yaptığı konuşma'nın seslendirilmesini dinlemek oldu. Eğer bilet bulabilirseniz şehirtiyatroları 'n da Kasım ayında 9 Kasım Cuma 20:30, 10 Kasım Cumartesi 15:30-20:00, 11 Kasım Pazar 15:30 mutlaka gitmenizi şiddetle öneririm. Eğer giderseniz şimdiden iyi seyirler:)

7 Kasım 2012 Çarşamba

Blogger Kitap Anketi - Iconjane

   Serinin üçüncü anketini kimle yapsam diye düşünmeme gerek yoktu çünkü iconjane hep aklımda olan bir isimdi ve sağolsun beni kırmadı. 

Buluşmadan önce az çok nasıl bir kitap kültürü olabilir diye ne kadar düşündüysem hepsi çöpe gitti!!! Ferhan beni çok şaşırttı. :) O kadar şanslı ki çok okuyan anne, babanın kızı daha da geçmişe gittiğimizde şuan bile müfredatta okutulan türk masallarını derlemiş olan Naki TEZEL'in torunu... Benim için çok keyifli bir buluşmaydı. Bakalım Ferhan neler demiş...?

*İlk okuduğunuz kitap?
İlkokulda okuduğum Şeker Ali ve Bal Kız.

*Şuan ne okuyorsunuz?
John GRİSHAM- The Litigators.

*Bu zamana kadar sizi en etkileyen kitap hangisi?
Ozen Yula - Kayıp Kent Üçlemesi. Hatta bu kitabı tam olarak hatırlamıyorum ama 2004-2005 yıllarıinda Kabalcı'dan 50 kuruşluk indirim sepetinden almıştım. Şuan basımı olmayan, bu kadar alakasız fiyata almış olduğum kitabın en sevdiğim olması garip.

*Ayda ortalama kaç kitap okuyorsunuz?
Ne yazık ki vakitsizlikten dört.

*En çok hangi tür kitapları okumayı seviyorsunuz?
Romantik-Komedi ve Felsefe kitapları.

*Kitap alışverişinizi en çok nerden yapıyorsunuz?
Remzi Kitapevi ya da D&R.

*Kitap okuma alışkanlığınız tam olarak kaç yaşında başladı?
Ortaokul zamanları.


*En çok sevdiğiniz Türk yazar hangisi?
Oruç ARUOBA.


*En çok sevdiğiniz yabancı yazar hangisi?
Sofi KİNSELLA.


*En çok hangi yazarla tanışmak isterdiniz?
Fransız yazar Frederic BEIGBEDER.


*Birgün kitap yazmak ister miydiniz? Konusu ne olurdu?
5-6 yaşlarında ne olmak istediğimi sorduklarında yazar olucam derdim. Şuan değil belki ama ileride aşk, ilişki üzerine romantik, komedi tadında bir kitap yazmak isterim.


*Bu zamana kadar sizi en etkileyen kitap kahramanı hangisi?
Jane AUSTEN- Aşk ve Gurur da ki Elizabeth.


*En çok kitap okumayı sevdiğiniz yer neresi?
Evde koltuğumda ve Metroda.


*Hiç korsan kitap aldınız mı?
HAYIR!!!


*Size ait bir kütüphaneniz var mı? Kütüphanenizde ortalama kaç kitap var?
Evet var ve 2002 den beri topladığım ortalama 1000 kitap var.


*Başucu kitaplarınız neler?
Şuan okuduğum kitap John GRİSHAM- The Litigators. Oruç ARUOBA 'nın ile adlı kitabı.


Ben bu güzel sohbet için Ferhan'a çok teşekkür ederim. Ona twitter , blog , pinterest , tumblr , facebook'tan takip edebilirsiniz. Ben çok sevdim eminim siz de çok seviceksiniz.. :)

6 Kasım 2012 Salı

Gönlümdeki Osman Hamdi Bey

   2012-2013 Tiyatro sezonunun dördüncü oyunu da ''Gönlümdeki Osman Hamdi Bey"...
   Oyuncular;
Anlatan; Aslı NARCI
Esma; Ayşen ÇETİNER
Osman Hamdi Bey; Tolga YETER
Edhem Paşa; Engin GÜRMEN
Fatma Hanım; Vildan GÜRELMAN
Şeker Ahmet; Emre NARCI
Süleyman Seyid; Enes MAZAK
Marie; Nurseli TIRIŞKAN
Ahmet Mithat; Cem URAS
Naile Hanım; Ceysu AYGEN
Hüseyin Sabri; Özgür DAĞ
Katip- Garson; Yağız PALA
  ''Gönlümdeki Osman Hamdi Bey'' oyununu, anlatmak için uygun kelimeler bularak cümle kurmakta zorlanacağım kadar güzel bir oyundu!!! Hani bazı şeylerin tadı damagınız da kalır, ''iyi ki gelmişim, bir daha olsa yine giderim'' dersiniz ya.. işte bende tam bu hissi uyandırdı. İzlerken de geçen sene sergilenen sergisine gitmediğim, Osman Hamdi ve eserleri hakkında çok fazla bilgiye sahip olmadığım için hem utandım hem de üzülmedim desem yalan olur. Ama bu açığı hemen kapatmaya kararlıyım...
   
  Gönlümdeki Osman Hamdi Bey; Osman Hamdi'nin yüksek öğrenim tahsilatına babasının isteğiyle Hukuk Fakültesi'yle başlayıp, içinde ki sanat aşkının hiç bitmemesiyle Paris'te olmanın avantajını kullanıp hukuk okumayı bırakıp Güzel Sanatlar ve Arkeoloji eğitimi almaya başlamasıyla, yaşadığı aşkı, evliliğini, ailesini, çocuklarını, karısına nasıl ihanet ettiğini, eserlerini nasıl ve ne şartlar altında yaptığını anlatan muazzam bir oyun!!!
  En çok hoşuma giden de bir anlatıcının olması ve okuduğu günlükteki olayları hayal ettiğini izleyiciye yansıtması oldu. Ben de her okuduğum kitapta aslında okurken beynimde bir yandanda onu hayal ederim:)
  Bu postu yaparken belki okuduktan sonra gitmeye karar veren olur diye Kasım ayı programına baktım ve ne yazık ki Şehir Tiyatroları'nda Kasım ayında ''Gönlümdeki Osman Hamdi Bey'' oynamıyor. :( Umarım en kısa zamanda tekrar programa alırlarda sizlerde bu güzel eseri izlemeye fırsat bulursunuz...
  Uzun lafın kısası Osman Hamdi'nin de dediği gibi Sanat uzun, hayat kısa...

2 Kasım 2012 Cuma

30'a 1 Kala...

   Evet bugün benim doğum günüm:) 
Tam olarak 30'a 1 kala durumları içerisindeyim... Şöyle 02.11.2011-02.11.2012 arasını düşündüğümde o kadar kıpır kıpır bir yıl geçirmişim ki yüzümde 32 diş gülüşü oluşuyor:))
   Benim için en önemlisi blogumu açtım, teyze olucağımı öğrendim ki bu yılın en en en güzel haberi bu oldu. Değişiklik iyidir diyerek yeni evimize taşınmak üzereyiz, canım kardeşimi nişanladık, sevgilimle çok mutluyum, herşeyden önemlisi sağlığımız yerinde ki bu en önemlisi!!! Aklıma gelmeyen daha bir sürü mutluluk için binlerce şükür...
    İnanıyorum 2012, 2011'den de güzel geçicek:) O zaman ben iyi ki doğdum:)
p.s.Yukarıda neye bakıyorum çok merak ediyorum:)

1 Kasım 2012 Perşembe

Ekim Ayı Ganimetlerim

Bakalım bu ay'ın ganimetleri nelermiş... :)

1- Anne FRANK'ın Hatıra Defteri Kitap Bağımlılarının Ekim Ayı kitabı Kasım buluşmasından sonra blog'ta.

2- Umut Can ÇEPPİOĞLU- HAYALLER İÇİNDE BİR DÜŞ

3- GEVEZE- KADINA DAİR blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan;  tık tık

4- Agatha CHRISTIE- ÜÇ YANLIŞ, ÜÇ CESET

5- Yekta KOPAN- BİR DE BAKTIM YOKSUN

6- GEVEZE- SONSUZ

7- GEVEZE- VEDA HİKAYELERİ blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan; tık tık

8- Murat YAZICI- AŞKA 12 MİL KALA

9- Kadir AYDEMİR- SONSUZ UNUTUŞ

10- GEVEZE- TUZLU KAHVE

11- GEVEZE- SİYAH BEYAZ HİKAYELER

12- Yasemin ŞEFİK- ANLADIM BOZUKLUĞU blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan; tık tık

13- GEVEZE- HAYATA DAİR

14- Semih YALMAN- MARKA DEDİĞİN O KÖPÜĞÜN ALTINDAKİ

15- HERMAFRODİT- BENİ KURTAR

16- SCHOPENHAUER- OKUMAK YAZMAK VE YAŞAMAK ÜZERİNE

17-Erica JAMES - GÖKLERE ANLAT blogumda da yorumlarımı paylaştım burdan; tık tık
Peki sizin Eylül ayı ganimetleriniz neler? Cevaplarınızı merakla bekliyorum!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...